7 Haziran 2016 Salı

ŞEYH SAİD VE DİĞER ZAZA ÖNDERLERİNİN İDAMI (29 HAZİRAN 1925)


NOT: Đ harfini İ şeklinde okuyunuz.

ŞEYH SAĐD VE DĐĞER ZAZA ÖNDERLERĐNĐN ĐDAMI (29 HAZĐRAN 1925) 


Şeyh Said Efendi ile birlikte Diyarbekir’deki Şark Đstiklal Mahkemesi’ne sevkedilen toplam 81 “sanık” hakkında, yaklaşık iki ay süren soruşturma ve yargılama müzakereleri sonunda, Savcı Ahmet Süreyya [Örgeevren], 27 Haziran 1925 Cumartesi günü son iddianamesini okudu. Đddia sona erince ayaklanmanın öncülerinin son savunmaları dinlenmeye başlandı. Şark Đstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya [Örgeevren], son savunmalar konusunda şunları ifade ediyor: “Đlk olarak, isyan başlar başlamaz ‘Emirü’l-Mücahidin’ [mücahidlerini lideri] ve sonraları ‘Hadimü’lMücahidin’ [mücahidlerin yardımcısı] ünvanını takınan Şeyh Said’in müdafaası dinlendi. Şeyh, müdafaasını, büyükçe iki sayfalık bir kağıda yazmıştı. Gözlüğünü takarak ağır ağır okuyordu. Sözlerinde hukuki bir kıymet ve ehemmiyet taşıyan hiçbir şey yoktu. Đsyanın sebebi olarak Piran’da vukua gelen ve jandarmalarla haklarında tutuklanma emri olan şeyhler arasındaki silahlı bir ayaklanmayı istemediğinden, 8 ancak halkın kendiliklerinden yaptıkları silahlı harekete mani olamayarak nasılsa onlara katılmış bulunduğundan bahsediyordu. Ayaklanmanın sebebi olarak da, şeriat ahkamına riayet edilmesi [uyulması] arzusunu gösteriyordu. Şeyh Sait ile duruşmaları birlikte yapılan ve sayıları sekseni geçen sanıklar kümesi içinde bulunan Vartolu Binbaşı Kasım [Ataç] Bey’den maada [başka] bütün suçlular gibi, Şeyhin büyük bir inat ve ısrarla inkar veya saklamakta devam ettiği iki hakikat vardı: 1.Kürtlük davası gütmediği, 2.Piran ziyaretinden evvel, başkumandanlığını yaptığı isyanın ‘musammem ve mürettep’ [düşünülmüş ve planlanmış] olmadığı hususları. Şeyh Said, isyan harekatına dair hemen her şeyi bilindiği gibi söylemekten hiç çekinmediği halde, bahsi geçen iki nokta hakkında gayet ketum olmayı bir an terketmiyordu.”(70) Görüldüğü üzere, Şark Đstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya [Örgeevren], Şeyh Said ile diğer şahsiyetlerin davanın son gününe kadar dahi “Kürtlük davası gütmedikleri” yönündeki tutumlarında ısrarla direndiklerini itiraf etmesine rağmen, bilerek, hukuku çiğneyerek ve önyargıyla hareket ederek, davaya “Kürtlüğü” bulaştırmaktan geri kalmadı. Mahkemenin, Savcılığın iddiası ile “sanıkların” son söz ve müdafaalarını dinledikten sonra, ittihaz eylediği 28 Haziran 1341 [1925] tarih ve 341/69 numaralı karar, aynı gün, Mahkeme Başkanı tarafından, açık celsede “sanıklara” tebliğ edildi. Mahkeme kararında şöyle deniliyordu: “Din ve şeriatı alet ittihaz ederek, hakikatte ‘müstakil bir Đslam Kürt hükümeti’ kurmak(71) maksat ve gayesiyle Şeyh Said’in vukua getirdiği müsellah [silahlı] isyan ve ihtilal hareketlerine muhtelif şekil ve suretlerde karışıp katılarak isyanın devam ettiği haftalar ve aylar boyunca, birçok şehir, kasaba ve köyleri –devlet ve hükümet zabıta ve askeri kuvvetleriyle, kanlı ve harp halinde, çarpışmak suretiyle- zapt ve işgal eden ve ihtilal bölgesindeki en mühim vilayet merkezlerinden Diyarbekir şehrini dahi muhasaraya alan ve orada dahi inat ve ısrarla harp ve kıtalden çekinmeyen ve nihayet uğradıkları acz ve mahrumiyetten sonra tutuldukları günlere kadar birçok asker, zabit ve vatandaşları cerh, şehit, esir eden, sirkatler, gaspler, yağmalar yapan ve yaptıran şahıslardan oldukları iddiasıyla muhakemeleri icra edilmiş olan seksenbir sanıktan; 1. Şeyh Said (Palu’lu, Nakşibendi Tekkesi şeyhi), 2. Melekanlı Şeyh Abdullah (Solhan’lı, Varto ve Muş Cephesi Kumandanı), 3. Kamil Beg (Tokliyanlı Halid Beg’in oğlu, aşiret reisi, Varto cephesinde görevli), 4. Baba Beg (Kamil Beg’in kardeşi), 5. Şeyh Şerif (Elaziz Cephesi Kumandanı, Palu/Gökdereli), 6. Fakih Hasan Fehmi (Darahini Đnzibat Kumandanı ve Geri Hizmetler Amiri, Modanlı, Zıktê aşiretinden), 7. Hacı Sadık (Genc/Valêrli, Genc mıntıkasında görevli), 8. Şeyh Đbrahim (Çan’lı, Çabakçur Müftüsü), 9. Şeyh Ali (Harput cephesinde görevli), 10. Şeyh Celal (Harput cephesinde görevli), 11. Şeyh Hasan, 12. Mehmet Beg (Diyarbekir ve Lice cephelerinde müfreze kumandanı, Garip’li Đzzet Beg’in oğlu), 9 13. Mustafa Beg (Hani eşrafından), 14. Salih Beg (Hani eşrafından), 15. Şeyh Abdullah (Çan’lı, Çabakçur cephesinde görevli), 16. Şeyh Ömer, 17. Şeyh Adem (Hani’li), 18. Kadri Beg (Maden’li, Maden Đnzibat Kumandanı), 19. Molla Mahmud (Piran’lı, Maden cephesinde görevli), 20. Şeyh Şemseddin (Silvan Cephesi Kumandanı), 21. Şeyh Đsmail (Diyarbekir/Termil köyünden), 22. Şeyh Abdüllatif (Diyarbekir/Termil köyünden), 23. Molla Emin (Melekanlı Şeyh Abdullah’ın müridi, Balikan’lı, Varto cephesinde görevli), 24. Ali Arab Abdi Beg (Çabakçur cephesinde görevli), 25. Mehmet Beg (Varto cephesinde görevli, Kargapazarlı Halil Beg’in oğlu), 26. Süleyman Beg (Şeyh Şerif’in katibi, Şinik’li Jandarma Hasan Beg’ın oğlu), 27. Molla Cemil (Genc/Musyanlı, Palu ve Elaziz cephesinde görevli), 28. Süleyman Beg (Bingöl/Az Aşireti Reisi Ömer Beg’in oğlu), 29. Süleyman Beg (Şerif Beg’in oğlu, Kiği cephesinde görevli), 30. Tahir Beg (Fakih Hasan Fehmi’nin katibi), 31. Mahmut Beg (Hani’li Mustafa Beg’in oğlu), 32. Şeyh Ali (Şeyh Musa’nın oğlu, Varto cephesinde görevli), 33. Hacı Halid (Balikan’lı, Varto cephesinde görevli), 34. Timur Ağa (Varto cephesinde görevli), 35. Abdüllatif Beg (Hınıs’lı Kamil Beg’in oğlu), 36. Mehmet Beg (Muş’lu, Varto cephesinde görevli), 37. Süleyman Beg (Varto cephesinde görevli), 38. Bahri Beg (Varto cephesinde görevli), 39. Şeyh Cemil (Zorabad’lı), 40. Yusuf Beg (Çapakçur’lu Süleyman Beg’in oğlu, Çapakçur cephesinde görevli), 41. Ali Badan Beg (Bingöl/Yamac Aşireti’nden, Çapakçur cephesinde görevli), 42. Halid Beg (Kargapazar’lı, Varto cephesinde görevli), 43. Halid Beg (Nadir Beg’in oğlu, Harput cephesinde görevli), 44. Tahir Beg (Mehmet Beg’in oğlu), 45. Tayip Ali Beg (Nahiye Müdürü), 46. Çerkes (Şeyh Said’in hizmetçisi Yusuf’un oğlu), 47. Jandarma Hamid, 48. Hüseyin Hilmi Bey (Çapakçur Kaymakamı), 49. Hasan (Hani’li Salih Beg’in oğlu, 11 yaşında), isyanın asli faillerinden olarak idam cezasına mahkum edildiler. Ancak bunlardan Çapakçur Kaymakamı Hüseyin Hilmi Bey’in evvelce, muhtelif zaman ve mahallerde vatani hizmetleri olduğu anlaşıldığı için geçmiş bu hizmetlerinin hafifletici sebep olarak kabulü ile idam cezasının 15 sene kürek cezasına tahviline, Salih Beg’in oğlu Hasan’ın da 15 yaşını ikmal etmemiş olmasına binaen onun hakkındaki idam cezasının da ‘berayi ıslah’ 10 sene hapse çevrilmesine ittifakla karar verilmiştir.”(72) Böylece, 13 Şubat 1925 tarihinde Piran’da başlayan Zaza-Đslami/Nakşibendi direnişinin yönetici kadrolarından Şeyh Said ile birlikte toplam 47 şahsiyet, Mahkemece verilen idam kararı üzerine, 29 Haziran 1925 Pazartesi günü saat 03:00 sıralarında, Diyarbekir’in Dağkapı mevkiinde kurulan 47 sehpada asılarak idam edilmiştir. Şeyh Said, idam edilmeden kısa bir süre önce, Son Saat Gazetesi muhabirinin not defterine Arapça olarak şu cümleyi yazmıştır: “Mücadelem, Allah ve din uğruna ise, darağacında asılmama perva etmem. Muhammed Said Palewi”(73) Đdam sehpasına götürülürken de; “Yarın mahşer gününde hepimiz muhakeme olacağız (hesaplaşacağız)” deyip, kelime-i şahadet getirmiş ve

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder