11 Haziran 2016 Cumartesi

ŞEYH SAİD İSYANI HAKKINDA YABANCI YAZARLARIN GÖRÜŞLERİ

     YABANCI YAZARLARIN GÖRÜŞLERİ

Şeyh Said ayaklanmasını irdeleyen birçok yabancı yazarın görüsleri de, isyanın “İslami” nitelikli olduğu noktasında birlesmektedir. Bu arada kimi yazarlar, Doğu/Güneydoğu Anadolu bölgelerinin etnik yapısı konusunda detay bilgilere sahip
olmadıklarından, doğal olarak Zaza halkının bölgedeki mevcudiyetini, isyanın önderlerinin ve onlara tabi olan kitlenin Zaza etnik kökenine dayandığı hakikatini kesfetmeden, yanlı ve tek yönlü Kürt politik kaynaklarıyla konuyu irdelemis olmaları nedeniyle, olayın bir “Kürt isyanı” olduğunu sanmıslardır. Ancak, Hollandalı sosyolog Martin van Bruinessen gibi kimi bilim adamları ve arastırmacı yazarların ise, ayaklanmadaki Zaza faktörünü teshis ederek, bu gerçeği çok belirgin bir sekilde
ortaya koyduklarını görmekteyiz. Bazı yabancı yazarların, ayaklanmanın niteliğine iliskin görüsleri söyle: Thomas Bois:
“Piran’lı Seyh Said’in 1925’teki isyanı, hosnutsuzluğun ilk isareti olmustur. Müslümanların fanatizmi olarak nitelendirilen bu isyan, Cumhuriyetin reformlarını tehdit etmesi nedeniyle feodal kalıntıların ve halifeliğin Atatürk tarafından tamamen kaldırılmasına karsı düzenlenmistir.”(130) Arnold J.Toynbee:
“Seyh Said 13 Subat’ta isyan bayrağını açmıs ve birkaç hafta içinde ayaklanmayı genis bir bölgeye yaymıstı. Isyancıların programlarının baslıca maddeleri, Mustafa
Kemal Pasa’nın laik hükümetinin kaldırdığı seriatı geri getirmek ve Sultan Hamid’in oğullarından Selim Efendi’yi Sultan ve Halife ilan etmekti.”(131)Lord Kinross:
“Piran’da baslayan ve Doğu illerine yayılan isyanın elebasısı Seyh Sait adında10 Hınıslı bir asiret baskanı idi. O bölgedeki Naksibendi dervislerinin de bası olan Şeyh Said, asiretini, halifeliğin kaldırılmasına ve Kemalist hükümetin ‘kafirce’ siyasetine karsı ayaklanmaya çağırdı. 13 Subat 1925’te, birkaç haftalık sürekli bir
propagandadan sonra ‘Allah’ın emriyle’ isyan ilan etti. Yesil Müslüman sancağı altındaki kuvvetleri, seriatı geri getirmek amacıyla, bölgeye yayılarak hükümet binalarını ele geçirdiler. Jandarmaları tutukladılar. Elazığ ve Diyarbakır sehirlerine yürüdüler. Lakin Halk Fırkası’nın asırı kanadındakiler, aksi görüsü savunuyorlardı. Bu ayaklanma bir karsı ihtilal tesebbüsü olabilir, Doğu illerinden Türkiye’nin baksa yerlerine sıçrayarak, rejimi devirmeyi hedef tutan bir hareket halini alabilirdi.. Seyh
Sait’le adamları, dağlık Doğu bölgelerinde ellerinde yesil sancak, göğüslerinin üzerinde Kur’an-ı Kerim; bankaları, evleri, dükkanları basıp yakarak ‘Hak yolunda’ ilerliyorlardı. Türklerden, Tanrı adına teslim olmalarını istiyorlardı. Vaizler onlara cennette ödüller vaat ediyordu. Yerden ve havadan; Halife’nin kendilerinden
fedakarlık istediğini, halifelik olmadan Müslümanlığın da olamayacağını bildiren beyannameler dağıtılıyordu. Seriat geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten, kadınları yarı çıplak gezdiren hükümetin bası ezilmeliydi. Seyh Sait, Kürt istiklali yerine din davası ile ortaya çıktığı için komsu kabilelerden kendine fazla taraftar toplayamamıstı. Bunlar bir Naksibendi dervisinin ruhani baskanlığını kabule yanasmıyorlardı.. Seyh Sait, dava sırasında sakin davrandı.. Din elden gittiği için isyana kalktığını söyledi. Öteki Müslümanlara kılıç kaldırmakla günaha girdiğini kabul etmedi, onlar nasıl olsa imansızdılar. Đsyanı basarabilmis olsa, medreseleri tekrar açarak, seriatı geri getirecek, Mecelle’yi [Osmanlı hukuku] yeniden uygulayacak; yalancının dilini, hırsızın elini kesecekti. Seyh Sait sehpaya çıkarken, mahkeme baskanına gülümseyerek: ‘senden hoslandım, ama kıyamet gününde hesaplasacağız’ dedi.”(132) Bernard Lewis:
“Ayaklanmayı, ‘Allahsız Cumhuriyeti’ devirmeyi ve Halife’yi geri getirmeyi isteyen dervis ve seyhler yönetmisti. Bunun üzerine Mustafa Kemal, tekkelerini kapatarak, birliklerini dağıtarak ve toplantılarını, ayinlerini ve özel kıyafetlerini yasaklayarak,
dervislere karsı harekete geçti.”(133)
Paul Gentizon:
“Seyh Said, din adına ‘Cumhuriyetin imansız öncülerine’ karsı koydu.. Dervisler, seyhler, hatta bazı hocalar, büyücüler, sihirbazlar, istihareciler bir nevi mâlikane
saydıkları bölgelerinde, Cumhuriyetin yenilestirme gerçeğine karsı koymakta yarar görüyorlardı. Bu bakımdan eski sarıklılar, Ankara’dan gelen en ilmi gerçeği bile
yanlıslık ve dinsizlikle lekelemek için ellerinden geleni yapıyorlardı.”(134)Martin van Bruinessen:
“Seyh Said, Zazaca konusan asiretler arasında (Palu, Lice, Hani) büyük bir etkiye sahipti.. Azadi üyeleri arasında anılmıyor..
11 Seyh Said, Hınıs’tan Palu, Lice, Hani, Çapakçur bölgesine yerlesmek üzere ayrıldı. Bu bölgenin yoksul Zaza asiretleri içinde çok sayıda müridi vardı. Öncelikle, hasım asiretler arasındaki arabuluculuk girisimleri çok etkiliydi. Seyh, Xormek asiret reislerine bir mektup yazdı. Din adına, Xormeklileri Ankara hükümetine karsı cihada
çağırıyordu. Xormekliler Alevi olduğundan Seyh’in sözü herhangi bir ağırlık tasımıyordu ve onları isyana katamadı..
Şeyh Said’in yanı sıra Savaş Komitesi sunlardan olusuyordu:
Fehmi Bilal Efendi,
Madrag’dan Sadi Beg,
Seyh İsmail, Têrkanlı
Resid Ağa, Hanili Salih
Beg, Piranlı Sediq veLiceli Mela Mıstefa.
Hepsi de isyanın merkezi bölgesinden
Zazalardı.. Seyh Serif ve Yado Ağa (Zaza sef)
komutasındaki harekete bağlı güçler, önce Palu’yu alıp, oradan Xarput ve Elaziz üzerine ilerlediler. Elaziz’in
Valisi sonradan, ‘Kur’an’ı süngülerine takmıs oldukları için (bu, Kur’an’ın ortaya çıkısından birkaç yıl sonraya dayanan taktiktir), jandarmalarının isyancılara ates
etmediklerini’ iddia ediyordu..İsyana en büyük katılım, Piran, Çapakçur, Lice, Hani dağlık bölgelerindeki Zaza
asiretlerinden oldu. Bunlar, Seyh Said ve diğer katılan seyhlerin kisisel etkileri altındaki asiretlerdi. Kurmanc asiretlerinden Cibran ve Hesenan’ın da önemli katkıları oldu. Bunlar, Karlıova, Varto, Bulanık, Malazgirt ve çevresinde oturanlardan olusuyordu. Siverek, Pötürge, Çemisgezek civarındaki kendiliğinden patlamalar hareketin alanını genisletiyordu. Zaza asiretlerde katılım hemen hemen bütünüyleydi. Kurmanc olan Cibran ve
Hesenan’ın bütünüyle isyana katılıp katılmadığı bilinmiyor. İkisi de biraz genistir ve büyük sefleri yoktu. Fakat her birinde birtakım ağalar vardı. Cibran ağalarından biri,
Seyh Said’i İran’a kaçmak isterken ihbar etmekle ünlü Kasım Bey’di. Diğer asiretlerden Azadi’nin yaklasımlarına ilkin olumlu karsılık verenlerin çoğu sonradan uzak durdular. Hatta isyana karsı çıkanlar da oldu. Türk takviye birlikleri geldiğinde
Raman’dan Emin Perixan bunlara katıldı. Pencinaran’dan Cemilê Çeto da, isyana karsı saldırı davetine olumlu yanıt verdi. C.Çeto’nun, Diyarbekir cephesinde Türk birliklerine katıldığı söyleniyor. Beritan asiretinin [Kürt/Kurmanc] bir kolu, Elaziz 12 yolu üzerinde Seyh Serif’in güçlerine önce katıldılar, fakat sonra yaklasan Türk birlikleri yüzünden doğuya geri çekilmek zorunda kalan Seyh Serif’in güçlerine
saldırdılar..Diyarbekir’in iki büyük [Kürt/Kurmanc] ailesinden biri olan Pirinçcizade’ler, Kemalistlerden yana olup, cömertçe ödüllendirilmekteydiler. Cemilpasazade’ler ise Kürt milliyetçisi olarak tanınıyorlardı. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin (Kürt Kulübü) sehirde binlerce üyesi vardı. Ancak bu örgüt, isyanda önemli roller üstlenemedi.
Cemilpasazade’ler bile isyan karsısında çok pasif bir tavır aldılar. Bu örgüt, sehirde isyanı destekleyecek bir ayaklanma örgütleyemedi. Kusatma sırasında Diyarbekir’de bulunan bir yabancıya göre, Cemilpasazade’ler, isyan konusunda önceden bilgiliydiler ancak bulasmaktan korktular. Hatta ailenin en yaslı üyesi olan Kasım, Subat’ta Diyarbekir’i terk ederek Istanbul’a gitti. Aileden biri olan Mehmed’in ise, bazı köylülerden olusturduğu bir grupla, Türk tarafında [yer alıp, isyancılara karsı] döğüstüğü bile söylenmekteydi. Đsyanın diğer alanlarında Diyarbekir’deki Kürt Kulübü’yle karsılastırılabilecek bir örgüt yoktu. Elaziz’in soyluları baslangıçta, isyanı kendiliğinden, inanç ve Halife savunucusu olarak hos karsılamıs olabilirler. Fakat yağmalamalar baslayınca, Türk birliklerine yardım edip, isyancıları sehirden kovdular.. Sehirlerdeki örgütsüz lümpen-proletaryayı teskil eden kesim (el becerilerine dayalı vasıfsız islerde çalısanlar), isyana büyük sempati gösterdi. Çoğu Zaza asiretlerindendiler. [İsyancılar] bunlar sayesinde Diyarbekir’e girebilmisti. Ancak bunlar, genel bir isyana kalkısmamıslardı. Silahsız, örgütsüz bunu gerçeklestirmek çok zordu. Elaziz’de ise aynı lümpen-proletarya isyana, sehri yağmalama biçiminde katılmıstı. Savasçı olarak katıldıkları görülmedi.. Seyh Said’in kendisi çok dindar bir adamdı ve Türkiye’deki laiklik reformlarına
içten bir kızgınlık duyuyordu.. Hareket ‘cihad’ olarak adlandırıldı. Seyh Said, ‘Emir’ül-Mücahidin’ (Mücahidlerin Amiri) unvanını aldı.”(135) Martin van Bruinessen, Seyh Said ayaklanması ile ilgili yukarıdaki görüslerini, 1978
yılında kitap olarak yayınladığı doktora tezinde dile getirmistir. Bruinessen, konu hakkında yaptığı arastırmalar sırasında çesitli Kürt kaynaklarını incelediğini ve birçok Kürt sahısla bizzat görüstüğünü de ifade etmektedir. Bruinessen, söz konusu kitabında; “Bu döneme iliskin kaynakların çoğu biraz yanlıdır, partizanca yazılı
anılara ve sözlü anlatımlara dayanır, sonraki süslenmis yorumlamalar ve belli bir yöne çeken düsünceye dayanır.” (136) seklinde açıkça dile getirdiği husus, bizce çok
önemlidir ve konu hakkında arastırma yapacak akademisyenlere de bir mesaj niteliğindedir.
Martin van Bruinessen’in bir bilim adamı olarak bu konuyu irdelediği dönemde henüz Zazalara ait yayınlar yoktu ve kendisi Zaza yazarlarının konuya iliskin13
analizlerini de bilmiyordu.(137) Buna rağmen, Seyh Said ayaklanması ile ilgili teshis ve tespitleri büyük ölçüde doğruydu.(138)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder