YABANCI YAZARLARIN GÖRÜŞLERİ
olmadıklarından, doğal olarak
Zaza halkının bölgedeki mevcudiyetini, isyanın önderlerinin ve onlara tabi olan
kitlenin Zaza etnik kökenine dayandığı hakikatini kesfetmeden, yanlı ve tek
yönlü Kürt politik kaynaklarıyla konuyu irdelemis olmaları nedeniyle, olayın
bir “Kürt isyanı” olduğunu sanmıslardır. Ancak, Hollandalı sosyolog Martin van
Bruinessen gibi kimi bilim adamları ve arastırmacı yazarların ise,
ayaklanmadaki Zaza faktörünü teshis ederek, bu gerçeği çok belirgin bir sekilde
ortaya koyduklarını görmekteyiz. Bazı
yabancı yazarların, ayaklanmanın niteliğine iliskin görüsleri söyle: Thomas
Bois:
“Piran’lı Seyh Said’in 1925’teki
isyanı, hosnutsuzluğun ilk isareti olmustur. Müslümanların fanatizmi olarak
nitelendirilen bu isyan, Cumhuriyetin reformlarını tehdit etmesi nedeniyle
feodal kalıntıların ve halifeliğin Atatürk tarafından tamamen kaldırılmasına
karsı düzenlenmistir.”(130) Arnold J.Toynbee:
“Seyh Said 13 Subat’ta isyan
bayrağını açmıs ve birkaç hafta içinde ayaklanmayı genis bir bölgeye yaymıstı.
Isyancıların programlarının baslıca maddeleri, Mustafa
Kemal Pasa’nın laik hükümetinin
kaldırdığı seriatı geri getirmek ve Sultan Hamid’in oğullarından Selim
Efendi’yi Sultan ve Halife ilan etmekti.”(131)Lord Kinross:
“Piran’da baslayan ve Doğu
illerine yayılan isyanın elebasısı Seyh Sait adında10 Hınıslı bir asiret
baskanı idi. O bölgedeki Naksibendi dervislerinin de bası olan Şeyh Said,
asiretini, halifeliğin kaldırılmasına ve Kemalist hükümetin ‘kafirce’
siyasetine karsı ayaklanmaya çağırdı. 13 Subat 1925’te, birkaç haftalık sürekli
bir
propagandadan sonra ‘Allah’ın
emriyle’ isyan ilan etti. Yesil Müslüman sancağı altındaki kuvvetleri, seriatı
geri getirmek amacıyla, bölgeye yayılarak hükümet binalarını ele geçirdiler.
Jandarmaları tutukladılar. Elazığ ve Diyarbakır sehirlerine yürüdüler. Lakin
Halk Fırkası’nın asırı kanadındakiler, aksi görüsü savunuyorlardı. Bu ayaklanma
bir karsı ihtilal tesebbüsü olabilir, Doğu illerinden Türkiye’nin baksa yerlerine
sıçrayarak, rejimi devirmeyi hedef tutan bir hareket halini alabilirdi.. Seyh
Sait’le adamları, dağlık Doğu
bölgelerinde ellerinde yesil sancak, göğüslerinin üzerinde Kur’an-ı Kerim;
bankaları, evleri, dükkanları basıp yakarak ‘Hak yolunda’ ilerliyorlardı.
Türklerden, Tanrı adına teslim olmalarını istiyorlardı. Vaizler onlara cennette
ödüller vaat ediyordu. Yerden ve havadan; Halife’nin kendilerinden
fedakarlık istediğini, halifelik
olmadan Müslümanlığın da olamayacağını bildiren beyannameler dağıtılıyordu.
Seriat geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten, kadınları yarı çıplak
gezdiren hükümetin bası ezilmeliydi. Seyh Sait, Kürt istiklali yerine din
davası ile ortaya çıktığı için komsu kabilelerden kendine fazla taraftar toplayamamıstı.
Bunlar bir Naksibendi dervisinin ruhani baskanlığını kabule yanasmıyorlardı..
Seyh Sait, dava sırasında sakin davrandı.. Din elden gittiği için isyana
kalktığını söyledi. Öteki Müslümanlara kılıç kaldırmakla günaha girdiğini kabul
etmedi, onlar nasıl olsa imansızdılar. Đsyanı basarabilmis olsa, medreseleri tekrar
açarak, seriatı geri getirecek, Mecelle’yi [Osmanlı hukuku] yeniden uygulayacak;
yalancının dilini, hırsızın elini kesecekti. Seyh Sait sehpaya çıkarken, mahkeme
baskanına gülümseyerek: ‘senden hoslandım, ama kıyamet gününde hesaplasacağız’
dedi.”(132) Bernard Lewis:
“Ayaklanmayı, ‘Allahsız
Cumhuriyeti’ devirmeyi ve Halife’yi geri getirmeyi isteyen dervis ve seyhler
yönetmisti. Bunun üzerine Mustafa Kemal, tekkelerini kapatarak, birliklerini
dağıtarak ve toplantılarını, ayinlerini ve özel kıyafetlerini yasaklayarak,
dervislere karsı harekete
geçti.”(133)
Paul Gentizon:
“Seyh Said, din adına ‘Cumhuriyetin
imansız öncülerine’ karsı koydu.. Dervisler, seyhler, hatta bazı hocalar,
büyücüler, sihirbazlar, istihareciler bir nevi mâlikane
saydıkları bölgelerinde,
Cumhuriyetin yenilestirme gerçeğine karsı koymakta yarar görüyorlardı. Bu
bakımdan eski sarıklılar, Ankara’dan gelen en ilmi gerçeği bile
yanlıslık ve dinsizlikle
lekelemek için ellerinden geleni yapıyorlardı.”(134)Martin van Bruinessen:
“Seyh Said, Zazaca konusan
asiretler arasında (Palu, Lice, Hani) büyük bir etkiye sahipti.. Azadi üyeleri
arasında anılmıyor..
11 Seyh Said, Hınıs’tan Palu,
Lice, Hani, Çapakçur bölgesine yerlesmek üzere ayrıldı. Bu bölgenin yoksul Zaza
asiretleri içinde çok sayıda müridi vardı. Öncelikle, hasım asiretler
arasındaki arabuluculuk girisimleri çok etkiliydi. Seyh, Xormek asiret reislerine
bir mektup yazdı. Din adına, Xormeklileri Ankara hükümetine karsı cihada
çağırıyordu. Xormekliler Alevi
olduğundan Seyh’in sözü herhangi bir ağırlık tasımıyordu ve onları isyana
katamadı..
Şeyh Said’in yanı sıra Savaş
Komitesi sunlardan olusuyordu:
Fehmi Bilal Efendi,
Madrag’dan Sadi Beg,
Seyh İsmail, Têrkanlı
Resid Ağa, Hanili Salih
Beg, Piranlı Sediq veLiceli Mela
Mıstefa.
Hepsi de isyanın merkezi
bölgesinden
Zazalardı.. Seyh Serif ve Yado Ağa
(Zaza sef)
komutasındaki harekete bağlı
güçler, önce Palu’yu alıp, oradan Xarput ve Elaziz üzerine ilerlediler.
Elaziz’in
Valisi sonradan, ‘Kur’an’ı
süngülerine takmıs oldukları için (bu, Kur’an’ın ortaya çıkısından birkaç yıl
sonraya dayanan taktiktir), jandarmalarının isyancılara ates
etmediklerini’ iddia ediyordu..İsyana
en büyük katılım, Piran, Çapakçur, Lice, Hani dağlık bölgelerindeki Zaza
asiretlerinden oldu. Bunlar, Seyh
Said ve diğer katılan seyhlerin kisisel etkileri altındaki asiretlerdi. Kurmanc
asiretlerinden Cibran ve Hesenan’ın da önemli katkıları oldu. Bunlar, Karlıova,
Varto, Bulanık, Malazgirt ve çevresinde oturanlardan olusuyordu. Siverek,
Pötürge, Çemisgezek civarındaki kendiliğinden patlamalar hareketin alanını
genisletiyordu. Zaza asiretlerde katılım hemen hemen bütünüyleydi. Kurmanc olan
Cibran ve
Hesenan’ın bütünüyle isyana
katılıp katılmadığı bilinmiyor. İkisi de biraz genistir ve büyük sefleri yoktu.
Fakat her birinde birtakım ağalar vardı. Cibran ağalarından biri,
Seyh Said’i İran’a kaçmak
isterken ihbar etmekle ünlü Kasım Bey’di. Diğer asiretlerden Azadi’nin
yaklasımlarına ilkin olumlu karsılık verenlerin çoğu sonradan uzak durdular.
Hatta isyana karsı çıkanlar da oldu. Türk takviye birlikleri geldiğinde
Raman’dan Emin Perixan bunlara
katıldı. Pencinaran’dan Cemilê Çeto da, isyana karsı saldırı davetine olumlu
yanıt verdi. C.Çeto’nun, Diyarbekir cephesinde Türk birliklerine katıldığı
söyleniyor. Beritan asiretinin [Kürt/Kurmanc] bir kolu, Elaziz 12 yolu üzerinde
Seyh Serif’in güçlerine önce katıldılar, fakat sonra yaklasan Türk birlikleri
yüzünden doğuya geri çekilmek zorunda kalan Seyh Serif’in güçlerine
saldırdılar..Diyarbekir’in iki
büyük [Kürt/Kurmanc] ailesinden biri olan Pirinçcizade’ler, Kemalistlerden yana
olup, cömertçe ödüllendirilmekteydiler. Cemilpasazade’ler ise Kürt milliyetçisi
olarak tanınıyorlardı. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin (Kürt Kulübü) sehirde
binlerce üyesi vardı. Ancak bu örgüt, isyanda önemli roller üstlenemedi.
Cemilpasazade’ler bile isyan
karsısında çok pasif bir tavır aldılar. Bu örgüt, sehirde isyanı destekleyecek
bir ayaklanma örgütleyemedi. Kusatma sırasında Diyarbekir’de bulunan bir
yabancıya göre, Cemilpasazade’ler, isyan konusunda önceden bilgiliydiler ancak
bulasmaktan korktular. Hatta ailenin en yaslı üyesi olan Kasım, Subat’ta Diyarbekir’i
terk ederek Istanbul’a gitti. Aileden biri olan Mehmed’in ise, bazı köylülerden
olusturduğu bir grupla, Türk tarafında [yer alıp, isyancılara karsı] döğüstüğü
bile söylenmekteydi. Đsyanın diğer alanlarında Diyarbekir’deki Kürt Kulübü’yle
karsılastırılabilecek bir örgüt yoktu. Elaziz’in soyluları baslangıçta, isyanı
kendiliğinden, inanç ve Halife savunucusu olarak hos karsılamıs olabilirler. Fakat
yağmalamalar baslayınca, Türk birliklerine yardım edip, isyancıları sehirden kovdular..
Sehirlerdeki örgütsüz lümpen-proletaryayı teskil eden kesim (el becerilerine
dayalı vasıfsız islerde çalısanlar), isyana büyük sempati gösterdi. Çoğu Zaza asiretlerindendiler.
[İsyancılar] bunlar sayesinde Diyarbekir’e girebilmisti. Ancak bunlar, genel
bir isyana kalkısmamıslardı. Silahsız, örgütsüz bunu gerçeklestirmek çok zordu.
Elaziz’de ise aynı lümpen-proletarya isyana, sehri yağmalama biçiminde katılmıstı.
Savasçı olarak katıldıkları görülmedi.. Seyh Said’in kendisi çok dindar bir
adamdı ve Türkiye’deki laiklik reformlarına
içten bir kızgınlık duyuyordu..
Hareket ‘cihad’ olarak adlandırıldı. Seyh Said, ‘Emir’ül-Mücahidin’
(Mücahidlerin Amiri) unvanını aldı.”(135) Martin van Bruinessen, Seyh Said
ayaklanması ile ilgili yukarıdaki görüslerini, 1978
yılında kitap olarak yayınladığı
doktora tezinde dile getirmistir. Bruinessen, konu hakkında yaptığı
arastırmalar sırasında çesitli Kürt kaynaklarını incelediğini ve birçok Kürt
sahısla bizzat görüstüğünü de ifade etmektedir. Bruinessen, söz konusu kitabında;
“Bu döneme iliskin kaynakların çoğu biraz yanlıdır, partizanca yazılı
anılara ve sözlü anlatımlara
dayanır, sonraki süslenmis yorumlamalar ve belli bir yöne çeken düsünceye
dayanır.” (136) seklinde açıkça dile getirdiği husus, bizce çok
önemlidir ve konu hakkında arastırma
yapacak akademisyenlere de bir mesaj niteliğindedir.
Martin van Bruinessen’in bir
bilim adamı olarak bu konuyu irdelediği dönemde henüz Zazalara ait yayınlar
yoktu ve kendisi Zaza yazarlarının konuya iliskin13
analizlerini de bilmiyordu.(137)
Buna rağmen, Seyh Said ayaklanması ile ilgili teshis ve tespitleri büyük ölçüde
doğruydu.(138)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder