18 Mayıs 2016 Çarşamba

Zaza Halkı ve Mücadelesi

Zaza Halkı ve Mücadelesi
Zaza davası çalışmaları rahmetli Ebu Bekir Pamukçu döneminden başlayarak en çok Dersimli aydınlar nezdinde taraftar buldu.
Dersimli aydınlar Zaza kimlik bilinci ve Zazaca konusunda daha önde yer aldılar.
Diğer yandan Dersimli aydınlarının bu alanda çalışmaları paralelinde Dersime olan baskı ve şiddetten dolayı Dersime destek olmak için Dersim dernekleri kurdular ve Dersim derneklerine bir çatı gerekiyordu ve bu yönde FDG dediğimiz bir kurum için girişimler başladı. FDG‘nin tüzüğünü Mannheim’da ben ve Hasan Derwan hazırladık (daha sonra bu tüzüğün içeriğini yazdığımız şekilden eser kalmadı.)
FDG yönetimine Zaza davasıyla, Zazaca’yla ilgisi olmayan bazı Dersimliler getirildiler. O zaman Zazaca için çok emeği olan arkadaşların bir kısmı yönetime girmedi ve girmek istiyenlerin önüde girenler tarafından engellendi ve yıllar sürdükçe Zaza kimliği ve Zazaca‘yla ilgisi olanları tamamen dışladılar.
FDG’ye yönetimine ilk seçilenler ve ilk yönetime girenler ilk işleri „Gesellschaft für bedrohte Völker, Tehdit /Baskı Altında Olan Halklar Kurumu‘na“ heyet olarak gidip Dersimlilerin Zaza olmadığını ve bu yönde önemli kurumları ve şahsiyetleri yanıltma turlarına girdiler. Rüsselsheim’da yapılan 2. Dersim Festivalinde ilk tur attıkları „Gesellschaft für bedrohte Völker“ kurumundan bir temsilcide vardı, Almanca konuştuğumuz bu temsilci Ona çıkan büröşürlerinizden Dersim halkından Kürt olarak bahs ediyorsunuz, bu doğru değil biz Zazayız dedim.
Oda biz Zaza diyemeyiz, sizin örgütlü kurumunuzun yöneticileri bize „Biz Zaza değiliz dediler, siz gidin onları ikna edin. Elin oğluna Zaza değiliz dedikleri için onlarda Kürt olarak yer vermeye devam ettiler.
Yine sayın Tarihçi Ayşe Hür hanım efendi daha önceleri Taraf gazetesinde yazıları çıkıyordu ve şimdi ise Radikl gazetesinde yazıları çıkıyor. Ayşe Hür hanım yazılarında Zazalar üzerine çok olumlu yazıları çıkıyordu. Daha sonra o günün FDG yöneticileri bu hanım efendiyle ilişkiye geçtiler ve Ayşe Hür hanım efendide o tanışma tarihinden başlayarak 02.08.2015 tarihli yazısı dahil Dersimlileri artık Kürt olarak yazıyor.
Bu yönde çok insanı ve kurumları yanılttılar. Sizlere tarihten iki örnek vermek istiyorum.
Bazı Dersimli Zazaların, biz Zaza değiliz demelerinin yanlış olduğunu ve bu duruşlarının doğru olmadığını tarih kaynaklarında mevcuttur. Dersimlilere Zaza denildiğini ve bu yöndede tarihten bir kaç örnek verecem. Türk devletinin o günkü Dersime soykırım hazırlıkları öncesi bir hazırlık çalışması olmuş ve o tarihte Mazhar Aren'in 1937 tarihli Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazısında „Türkçe başkadır. Zaza dili başkadır.
Bunlar benim kanaatımca tarihin pek eski zamanlarından beri o sarp dağlarda barınan ve kimse el değdirmediği için münkariz olmayan (çökmemiş, batmamış, yani yok olmamış) hususi bir ırktandır.”
Yine Osmanlı kaynaklarında „Zaza Aşiretleri İsyanı (1818-1820, Dersim)“ geçiyor. 1915 de Amerikaya göç eden Ermeniler orda bir muzik plakında Erzıncan ve civarında bilenen halk oyunumuzu „ Kaê Verva Arey“ „Maqame Zazay“ adı altında kayd ediyorlar.
Zaza milli kimlik adından kaçmak demek; belirszilik içinde sürünmek ve sonrasında yok olmak demektir. Kırmanc adı bu gün yaygın kullanılmış olsada „Kırmanc adı“ Dersimlilere çok sonradan kendilerine geçmış olduğunu görüyoruz. Kırmanc adı eski olsaydı bu yazılı tarihlerde „KIRMANC “ olarak yer alırdı.
FDG bir başka yanlışıda bir Alevi Zaza soykırımı olan Dersim soykırımını götürüp Avrupa Aleviler Konfederasyonuna teslim ettiler ve burda da Alevilik kaldı ama Zaza milli kimliği yok edildi.
Dersim Soykırımı bir Alevi Zaza soykırımıdır ve Alevi Zaza soykırımı nedeniyle arada çok az öldürülen Kürtçe konuşan Aleviler ve çok az sayıda Alevi olup Ermeni olarak tarif edilen Dersimlilerde oldular.
Zaza halk davası kutsal bir davadır ve bu davayı başarıya götürenlerde onun öncüleridir.
Bu öncüler Zaza halkını özgürleştirince halkımızın bölgesel farklılıklarını yasayla ve kanunlarla garanti altına alarak koruyabilirler.
„Ben Aleviyim, Sen Sunnisin“ diyerek Zaza halkının özgürlüğünü başka ulusların veya diğer ulusların siyasi partilerin emmelerine teslim edilemez. Yine „Ben Sunniyim, sen Alevisin“ diyerek Zaza halkının özgürlüğünü başka ulusların egemenliğine ve diğer ulusların siyasi partilerinin emmellerine bırakılmamalı.
Zaza halkının bu özgürlük mücadele safhasında en çok mağdur olan Alevi Zazaların sözü edilmesi, inanç haklarını bildirilerde yer alması, konferanslardaki konuşmalarda dile getirilmesi mecburen yapılmalıdır.
Çünkü bu çalışmayla Alevi olmayan halklardan Sunni insanların Alevilerin haklarının tanınmadığını anlamalarını sağlamak, onlarında desteğini sağlamak ve devletten Alevilerin hakklarını talep etmek için yapılır. Türk ve Kürt Sunni halkından destek isityoruz ama burda Alevi Zazalar için en çok kendisi gibi Zaza olan Sunni insanlarımızdan destek görmeliyiz.
Bu çalışmaya Sunni Zaza aydınları ve yurtseverleride katkı yapmalılar.
ZAZA HALKI ZOR DURUMLARDAN GEÇIYOR
Zazaları yok saymanın her türlü yolu var ve bu her türlü yolu sadece Türkler yapmıyor, Kürtlerde yapıyor, Ermenilerde son yıllarda bu yönde büyük bir çaba içerisindedir. Her halkdan az sayıda demokrat var, her halkdan çok sayıda insanda her olaya kayıtsız duruyor ve ama en çokda siyasi örgütlü durumda olup ama çete gibi gruplar en güçlüsüdürler ve onlar olayları tayin ediyor. Onun İçin inkarci milliyetçi, dinci Türk, (buna radikal şekilde olan illegal siyasi gruplar ve bazı resmi siyasi legal partileri dahil) Kürt grupları ve Ermenilerdende aynı durumu mevcuttur.
Her Zaza çok dikatlı olmalıdır. Naif duruşlar bizi yok etmeye götürür. Fanatik olmamalıyız ama çok dikkatli olmalıyız. Burda Türk devletinin imkanı daha çok olduğu için Zaza halkının Sunnilerini radikal din örgütlerine yönelterek harciyor ve Alevileride Sol radikal örgütlere yönelterek haciyor. Radikal olmayanları kendi siyasi partileri içinde tutup zamanla asimle etmeyi hedefliyor.
Yine Türkiye’de devlet eliyle ve güç sahibi olan örgütlerde yayıncılık konusunda büyük bir yalan ve sahtekarlık mevcuttur. Alevi deyişlerinde Şaha giderim sözcükleri yerine Şeyhe giderim değiştiriyor, Baba Muzır ve Duzgın Baba efsanelerini Haca gitti şeklinde aslına uymanayn şekilde yazıyorlar. Oysa bu efsanelerde Muzır baba için Pirine gitti derlerdi.
Alevi Zazalar hakkında ya Türk ya da Kürt olarak yazılıyor. Bir örnek verirsem; Kristina Kehl'i , İki kitap Şenliğine davet etmıştik ve Zazalardan Dersimlilerin önemli bir kesiminin Alevi Zaza olduğunuda biliyor. yazılarında, çalışmalarında bunları yazmıştı. Onun o Almanca makalelerini Kürt hareketi Türkiyede Kızılbaşlar Kürtler bazende Alevi Kürt olarak kitaplaştırark yayınladılar. O kitabı 2012 satın aldım.
Oysa Kristana Khel’i ben tanıyorum ve benim gibi epeyce arkadaşda tanıyor. Yazılarını okudum ve öyle olmadığıni çok iyi bilenlerden biriyim.
Türkiye’de çeviri yapılan veya eski kitapları tekrar yayaınlanınca büyük bir tahrifat yapılıyor.
06.08.20015 Haydar Şahin

Haydar Sahin'in fotoğrafı.

Alevistan, Zazaistan ve Kürdistan

Alevistan, Zazaistan ve Kürdistan

Geçen haftaki Koçgiri yazısına olumlu, olumsuz pek çok tepki aldım. Olumsuz tepkiler yazıda geçen 'Kürtler/Zazalar' terimine yönelikti. Benzer tepkiyi “Şeyh Said İsyanı, Sünni Zazaların isyanıdır” dediğimde de almıştım. Kürtler/Zazalar ifadesini, bu tartışmalardan kaçmak için kullanmıştım ama tam tersi oldu.


Bazı okurlar Kürtler ve Zazalar diye iki ayrı etnik grup olmadığını, Zazalık kavramını devletin 1980'den itibaren Kürtleri bölmek için uydurduğunu, benim de bu projeye alet olduğumu söylediler. Bazıları ise, Kürtler ve Zazaların kesinlikle iki ayrı etnik grup olduğunu, Türk ve Kürt milliyetçiliklerinin Zazaları yok saydığını veya asimile etmeye çalıştığını belirterek, Kürtler/Zazalar formülasyonumun bu süreci gözden kaçırmaya yaradığını belirttiler.

Koçgirililer Zaza mıdır, Kürt müdür? 
"Bir de Koçgiri Aşireti konusunda somut eleştiri ve katkılar vardı. Dilek Kızıldağ Soileau özetle şöyle diyordu: "Koçgirililerden/Koçgiri Aşireti'nden bahsediyorsak eğer, 'ezici çoğunluğu' değil tamamı Kızılbaştır ve Kürttür (Kurmanc). Zaza yok denecek kadar azdır. (Bir kaç köyde yaşayan bir kaç aile onlar da Kürtleşmiştir.) Olaylardan sonra Ovacığa giden bazı Kürtler vardır ki onlar da Zaza değildir zaten. Bu konu özellikle önemli çünkü daha önceki bir yazınızda "Koçgiri Zaza Ayaklanması" diye bahsetmiştiniz onun için netleşsin istedim. Koçgiri Aşireti'nde Alevi/Sünni Türk zaten hiç yoktur. Eğer 'Koçgiri bölgesi'nden bahsediyorsak; o zaman aşiretin dağılım alanlarına uzanan Kangal, Zara bölgesinde Zazalar vardır (Özellikle Karabel bölgesinde Çarekan ve Giniyan Aşiretleri) ki onlar Koçgiri Aşireti'nden değildir! Bir kısmı, 1800'lü yılların başında Dersimden göçertilen aşiretlerdir, bu aşiretler ayrıca Koçgiri İsyanına belli orannda kısmen destek vermişlerdir. Verilen bu desteğin nedenini, tıpkı Dersim aşiretlerinde olduğu gibi dil ya da etnik bir bağlamda değil, inançsal birliktelikte (Alevilik) aramak gerekir. Ayrıca bölgede Alevi Türk ve Sünni Türk/Kürtler de mevcuttur. (Dilek Soileau, "Koçgiri ve Dersim Kürt Hareketliliği: Koçgirili Alişer ve Nuri Dersimi'nin Rolüne Dair", Herkesin Bildiği Sır: Dersim, İletişim Yayınları, 2010 içindeki makalesine bakılabilir.)

Gekil Jiyan ise Koçgirililerin Zaza olmadığını söyledikten sonra şöyle devam ediyor: "Yakın ve uzak tarihlerdeki ne Kürt beyliklerinin organizasyonlarında, ne de Kürt örgütlenmelerinde 'Kürt-Zaza' diye bir farklılık hiç bir zaman söz konusu olmamıştır. Ancak 80 li yıllardan sonra özellikle Avrupa'da bu kavram işlenmeye başlamış ve 'Zazaların ayrı bir ulus' olduğu tezleri öne sürülmüştür. Fakat bu tezler çok sınırlı sayıda kişiler dışında kitleler üzerinde etkili olmamıştır. Çünkü lehçe veya dil farklı da olsa bazen tek başına ayrı bir kültürel grubu oluşturmaz. Masalları, şarkıları, dansları, motifleri birdir ve bu ortak özelliklerinden dolayı kendilerini bir olarak görürler. Ne Kurmanji konuşanlar Zazacayı, ne de Zazaca konuşanlar Kurmanji'yi yabancı bir dil olarak görmez. Belki bazı istisnalar olabilir ama genellikle kendi dillerinin 'ikinci bir versiyonu' olarak kabul ederler. Ve nihayet şunu büyük bir memnuniyetle tesbit edebiliriz ki hiçbir ciddi Kürt hareketi (özellikle Türkiye Kürtleri için) dildeki farklılıkları bir problem olarak görmüyorlar. Genel eğilim her ikisinin de korunup, geliştirilip güçlendirilmesi yönünde."

Zazalık-Kürtlük ilişkisi Zazaların (yöreye göre kendilerine Kırmanc, Kırd, Dımıli veya Zaza diyorlar) ayrı bir etnik grup mu yoksa Kürtlük (Kurmanc) ailesinin bir üyesi mi olduğu, veya Zazacanın (yöreye göre dillerine Kırdki, Kırmancki, Dımılki veya Zazaki diyorlar) ayrı bir dil mi yoksa Kürtçenin (Kurmanci, 'Kuzey Kürtçe') bir lehçesi mi olduğu konusunda genel bilgi için Wikipedia'nın 'Zazalar' maddesine bakılabilir. Bu maddeden anlaşılacağı gibi Zazalar devletin 1980 sonrasında 'icat ettiği' bir etnik grup değil. Ancak, 1980 sonrasında devletin bunu kullanarak Kürt siyasal hareketini etkisizleştirmeye çalıştığı doğru.

Bunun hikâyesini Hollandalı Kürdolog Martin van Bruinessen’in "Aslını inkâr eden haramzadedir" başlıklı yazısından özetlemek istiyorum. Bruinessen'e göre 1970’lerin siyasal kutuplaşması, sağcı ve solcu radikallerin bu cemaatleri ikmal bölgeleri olarak seçerek, karşılıklı şeytanlaştırmaya katkıda bulunmalarıyla Sünni-Alevi zıddiyetini şiddetlendirmişti. Çorum’da, Kahramanmaraş’ta yaşanan Alevi katliamları, ortak bir Alevi bilinçliliğini güçlendirmede etkili oldu çünkü bu çatışmaların yer aldığı bölgelerde, Kürt ya da Türk olmak çok da önemli değildi; kişinin aslî kimliği dinsel olandı.
1980'lerde Batı Avrupa’daki Türk ve Alevi göçmen cemaatleri arasında gerçek bir kültürel ve dinsel yeniden doğuş yaşandı. Farklı eğilimlerden eylemciler, solcular, Sünni Müslümanlar, faşistler, Kürt milliyetçileri- daha önceden bu cemaatleri örgütleme girişimlerinde bulunmuşlardı, ancak Türkiye’deki 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra çok sayıda tecrübeli örgütçünün, sığınmacı olarak Batı Avrupa’ya gelmesiyle yeni bir aşamaya geçildi. Bu kadrolar arasında en başarılı olanlar, radikal Sünni Müslümanlar ve daha sonra içlerinden PKK’nin çıkacağı Kürt milliyetçileriydi.


'Alevi ulusu' ve Alevistan Bu arada Türkiye’deki rejim, belli başlı cami federasyonlarını merkez alarak ve Sünni İslam’ın ‘Türk-İslam sentezi’ olarak bilinen aşırı muhafazakâr ve milliyetçi kanadını destekleyerek göçmen cemaatler üzerinde yeniden denetim sağlama çabasına girmişti.
Bruinessen'e göre bu faaliyetler yıllarca kimliklerini gizli tutan Alevilerin (Kızılbaş) de örgütlenmesi konusunda teşvik edici oldu. İlk defa büyük Alevi dinsel törenleri kamuya açık olarak düzenlendi. Alevi örgütleri kuruldu ve bu örgütler, daha önceleri çeşitli solcu ve Kürt yapılanmalarda ön planda yer alan birçok genç Aleviyi kendine çekti. Pek çok kişi, Marksist-Leninist kimliklerinin yanı sıra Alevi kimliklerini de vurgulamaya ve ‘Alevistan’ diye ayrı bir yurttan söz edecek kadar Alevilerin bir tür ulus olduğunu düşünmeye yöneldiler.


Maocu bölücülerin işi mi? Aslında Alevistan kelimesi ilk kez, 1976 yılında Hürriyet gazetesinin Almanya’daki bölücü faaliyetler ile ilgili bir raporunda yer almıştı. Gazeteye göre, güya devletin Maoist düşmanları, Türkiye’yi doğuda 'Kürdistan', merkezde 'Alevistan' ve batıda 'Sünni Türk bakiye' şeklinde bölmek için komplo kuruyorlardı. Gerçi 1980’lerde Almanya’da benzer bir şekilde Alevistan’ı bağımsız kılmak niyetini açıklayan Kızıl Yol adında kısa ömürlü aşırı solcu bir örgüt vardı ama birçok Kürt milliyetçisi ve başka eğilimlerden solcular, bu girişimlerin ‘Sünni ve Türk’ bir milliyetçi tepki yaratmaya çalışan Türk istihbarat servisinin oyunları olduğundan şüpheleniyordu.
Sonuçta, Avrupa’daki bu faaliyetler Türkiye’de aşamalı siyasal liberalleşmeyle birleşerek, Türkiye’de de Alevi uyanışını harekete geçirdi. Görünüşte laik, aslında Sünni olan Türk devletinin PKK’nin sesini artık güçlü bir biçimde duyurduğu 1980’lerin sonunda, PKK’nin Kürt ve Zaza Aleviler arasında daha fazla destek kazanmasını önlemek amacıyla Alevi kimliğine geçit vermeye yönelmesi de bu eğilimi destekledi.

PKK'nin Sünnilikle barışması Yazara göre PKK’nin kuruluşunu gerçekleştirmekte büyük zorluklarla karşılaştığı ve her zaman diğer siyasal radikal hareketlerle yarışmak zorunda kaldığı bölge Dersim’di. Dersim halkı, en azından 1960’lardan beri, her zaman Kürt milliyetçiliğinden ziyade solcu radikalizme meyilli olmuştu. Başlangıçta militan bir şekilde din karşıtı olan PKK, 1980'lerin ortalarından itibaren, Sünni bölgelerde daha çok halk desteği sağlamak için gittikçe Sünni İslam’a karşı uzlaşmacı bir tavır benimseyince bu durum, PKK’nin Aleviler arasındaki popülerliğine katkıda bulunmadığı gibi muhtemelen başta Dersim olmak üzere pek çok bölgedeki Alevi öznelliğini güçlendirdi.
PKK’ye göre ise, Alevi/Kızılbaş uyanışı, Kürtler arasına ayrımcılık ekmek için doğrudan devletçe yönetiliyordu ve buna önayak olanların tümü ajandı. Bu yaklaşım, bir yandan Alevilerin PKK’den soğumalarına, bir yandan da PKK saflarındaki Alevilerden kuşkulanılmasına ve onların tasfiyesine yol açtı. Dinsel boyutun giderek daha önem kazandığı bu süreçte Sünni köktenciliğine ve kapsayıcı Kürt milliyetçiliğine karşı bir tepki, asli bir kimlik olarak Aleviliğe yapılan vurgu güçlenmeye başladı.

Zazalık ve Zazaistan Bu arada, Zazalığı dil ve kültür temelinde tanımlama konusunda bazı gelişmeler yaşanıyordu. İlk modern Zazaca (Kırmanci) metinler Mehemed Malmîsanij tarafından Türkiye'de 1979 yılında İzmir'de 3 sayısı çıkan, 1980 darbesi yüzünden 4. ve son sayısı Stockholm'da çıkan Tîrêj dergisinde yayımlanmıştı. Yazara göre Zazaca Kürtçenin bir lehçesi idi.
1983’te Paris’te Kürt Enstitüsü kurulurken, ortak bir standart dile dair eski rüya yeniden su yüzüne çıkmış; ancak ne Kurmanci ne de Sorani (halen Kürdistan Bölgesey Yönetimi'nin resmi dili olan 'Orta Kürtçe') konuşanlar ötekine imtiyaz tanımadıklarından, Kürdistan’ın tüm kesimlerinden okuyucuları hedef alan dergiler, hem Kurmanci hem de Sorani dillerinde bölümlere yer vermişlerdi. Kürt Enstitüsü’nce aynı yıl yayımlanan Hêvî/Hîwa dergisine bir de Zazaca bölümü eklenmişti.

Zazaca dergiler Zazaca yayıncılık, siyasal nedenlerden ötürü dilsel ayrımcılığa şiddetle muhalefet eden belli milliyetçi entelektüel çevrelerde sert olumsuz tepkilere yol açtı. Ancak, “Zazaca ayrı bir dildir ve Zazalar ayrı bir halktır” diyen ilk Zaza aydını olan Ebubekir Pamukçu’nun 1985 yılında İsveç’te çıkardığı Ayre dergisi ile Zaza kimliği ve varlığı daha güçlü biçimde gündeme gelmeye başladı. Bunu 1988’de İsveç’te yine Pamukçu’nun çıkardığı Piya dergisi izledi. Dergide Zazaca (Kirmanci), Türkçe, İngilizce makaleler olduğu halde Kürtçe (Kurmanci) makale yoktu ve Zazalardan, kimlikleri uzun zamandan beri sadece Türk devletince değil, Kürtlerce de reddedilen ayrı bir halk olarak söz ediliyor ve coğrafi bir ad olarak Kürdistan teriminin yerine ‘Zazaistan’ terimi öneriliyordu. Derginin ilk başta çok küçük bir okuyucu çevresi oldu ama bir süre sonra artan sayıda okur, derginin görüşlerini benimsedi.
1991’de İsveç’te 'Raya Zazaistani' (Zazaistan Yolu) adlı bir örgüt Sünni ve Alevi Zazalar arasındaki suni duvarların yakılması, omuz omuza, kalp kalbe davranarak devrimci milli kurtuluş ve demokrasi mücadelesini yükseltme çağrısı yapıyordu.

Zazaların kaderini tayin hakkı 1992 yılında Almanya’da “Zaza Halklarının Haklarını Koruma Komitesi” adına yapılan bir açıklamada, Zazaların 5 milyon kişi olduğu, Sivas, Dersim (Tunceli), Elazik (Elazığ), Bingöl, Bitlis, Palu, Varto, Siverek, Diyarbekir (Diyarbakır) ve diğer yerlerde yaşadığı, Kürtlerin bir alt başlığı olduğu iddialarının doğru olmadığı, çünkü bilimsel araştırmaların Zazaların ne Türk, ne de Kürt olduğunu gösterdiği ileri sürülüyordu. Manifestoda Zazaların Kuzey Batı İran halklarından olduğu ve 9. Yüzyılda, Hazar Denizi’nin güneyinden (bilhassa Deylam’dan) şimdi yaşadıkları bölgelere göç etmek zorunda kaldıkları yazıyordu. Bildiri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Zazaların milli kimliğini tanıması gerektiği, Zazalara kendi kaderini tayin hakkı tanıması gerektiğini söyleyerek bitiyordu.

Halen örgütlü bir milliyetçi Zaza hareketi görünmemekte ama hepsi Zazaların Kürtlerden farklı olduklarını iddia eden, Avrupa’da yayımlanan iki dergi (Desmala Sure ve Ware) ve Türkiye’de yakın zamanda çıkan bir dizi kitap ile yayımcılık faaliyetleri giderek artmakta. Bir zamanlar Aleviyim/Kızılbaşım demek bölücülük sayılırken, bugün PKK hareketi bu kimlikle barışmış durumda ancak bu sefer de 'Zazayım' demek anti-Kürtçülükle eş tutulmaya başladı.
Aynı şekilde benim gibi şu veya bu nedenle Zazalıktan veya Zazacadan bahsedenler, devletin şu veya bu projesi ile ilintilendiriliyor. Halbuki bugün devlet, Kürt siyasal tezleriyle uyumlu bir şekilde, Zazacayı Kürtçenin bir lehçesi sayıyor ve TRT 6'da bu yönde yayın yapılıyor. Yani devletin bugünkü politikası, yukarıda anlattığım hikâyenin tam tersi istikamete yönelmiş durumda. Zazaların ayrı bir etnik grup olduğunu söyleyenler devlet dışı aktörler.

Benim bu konudaki yaklaşımım şu: Eğer bir kişi kendini 'Zaza' olarak görüyor ve/veya 'Zazalığın Kürtlükten farklı bir etnik kimlik' olduğunu ileri sürüyorsa ona kimsenin “Hayır sen yanılıyorsun, sen Zaza değilsin” ve/veya “Sen Zaza olabilirsin ama Zazalık Kürtlüğün alt koludur” demesi doğru değil. Bunun aksi de geçerli. Bir kişi kendini Zaza olarak tanımlıyor ama Zazalığın sadece dil ve kültürle ilgili olduğunu, etnik köken olarak Kürtlük şemsiyesi altına girdiğini' düşünüyorsa, ona da kimsenin “Hayır Zazalık ayrı bir etnik gruptur” demesinin bir anlamı yok. Aynı şekilde Zazalığı Türklüğün bir kolu olarak görenlere de itiraz etmeye hakkımız yok. Ama bu demek değildir ki, etnik, dinsel veya dilsel vb. kimlikler hakkında konuşmayacağız, tartışmayacağız, araştırmayacağız. Ne demişl: “Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar!” 

15 Mayıs 2016 Pazar

İDEOLOJİLERİ GÖZLERİNİ KÖR ETMİŞ


    Orta doğunun yaşayan Deyleman halkı ZAZALAR.
    Zazalar günümüzde Türkiye, Afganistan, Irak, Suriye, Beyrut ve Avrupa ülkelerinde yaşamaktalar. Avrupa’da yaşayan Zazalar Türkiye’den göç edip Avrupa’ya yerleşmiştir. Yaşadığı coğrafyalarda gördüğü tüm baskı asimilasyon ret inkâr ve katliamlara rağmen Zaza kimliğini savunan ve Zaza bilincine sahip Milyonlarca Zaza vardır. Zazalar en fazla Türkiye’de yaşamaktadır. Tarihte Zazana bölgesi olarak geçen yerde ikamet eden Zazalar, çeşitli siyasi
politik ve ekonomik nedenlerden dolayı Türkiye’nin çeşitli bölgelerine göç etmiştir. Bugün Türkiye’de Zaza nüfusunun 6-7 Milyon olduğunu söylerken bazı çevreler Zaza nüfusunun daha fazla olduğunu 10 milyona yakın olduğunu belirtirler. Zaza olup Kürtleşen, Zaza olup Türkleşen büyük bir kesim var. Çünkü Zazalar yüzyıllardır Kürt ve Türk arasında savrulmuş, Kürtler Zazaları Kürtleştirmeye, Türkler Türkleştirmeye çalışmıştır.
    Zazaların anadili olan Zazaca, Avrupalı bilim insanlarının ilgisini çekmiştir. Zazalar ve Zazaca üzerine araştırma ve çalışmalar yapan bilim insanları Zaza dili üzerine kitaplar çıkarmaya doktora tezleri yazmaya başladı. Zazaca’nın dil olduğunu söylemesi Kürt siyasi çevresini rahatsız etmekte. Özel olarak finanse edip eğittikleri yazar kadrosu Zaza dilini lehçeleştirmeye çalışmaktadır. Zazaca’yı lehçeleştirme çalışmaları bilim camiasında itibar görmüyor. Çünkü bilimsel bir tabanı yoktur. Siyasi ve ideolojik bir iddiadır. Filolog(dilbilimci) Sevan Nişanyan Kürt çevrelerin baskı ve eleştirilerine rağmen ‘Zazaca bir dildir.’ diyerek Kürt çevrelerin lehçeleştirme çalışmalarının gayri bilimsel olduğunu dile getirmiştir. Zaza dilinin lehçe olduğu iddiasının savunan yazarlara bakıldığında aşırı Kürt milliyetçisi ve Kürt İdeolojik-siyasi taraftarlığı olan bir kişi profiline sahip olduğunu görülmektedir
 Siyasi ve ideolojik düşünenler için doğruyu söylemek değil, ideolojik çıkar ve hedefler için hareket etmeyi doğru görürler. Doğru değil ideolojik doğru önemlidir. Zazaca’nın bir dil olduğunu söylemek Kürt ideolojisi için bir ihanet bir hainlik olarak görülür. Zazaca’nın bir dil olduğu gerçeğini söylemek yasaktır. Bu gerçeğin dile getirilmesi Kürt İdeolojik çıkar ve planları için zarar verir. Bu yüzden bu gerçek konuşulup yazılmamalı. Yüzyıllardır Kürtler için gece gündüz çalışan Zaza bireylerin lehçe ve Zaza Kürt’tür söylemleriyle aldatılan Zazaların, yıllarca uyutulduğu söylemlerin içi boş olduğunun ortaya çıkması aldatılan halkın uyanması anlamına gelmektedir. Bu Kürt hareketi için bir kayıp olacağını bildikleri için bu söylemleri daha güçlü bir şekilde savunmaktalar. Çünkü İdeolojik ve siyasi çıkar her doğrunun ve gerçeğin üstündedir.                                                              

                                                                                                          Ali PİRONIJ

ZAZA YURTSEVERLİĞİ


Zaza Ulusal Sorunu Ebubekir Pamukçu´nun Ayre ve Piya dergilerini çikarmasindan sonra gündemlesti. Önce Kürt Milliyetçileri aktif olarak bu harekete karsi çiktilar. Yanlis hatirlamiyorsam, zamanin Türk gazeteleri de "simdi de Zazaistan belasi" çikti diye tavir belirlemislerdi. Ama Kürt milliyetçileri her zaman saldirilarini gündemde tuttular. Zaza Yurtseverligine karsi yalan-yanlis saldirilarina ara vermediler. Gerektiginde fiziki saldirida bulundular. Kamer Özkan´i "Zazacilik yapiyor" diye katlettiler. Ki, Kamer Özkan henüz Kürt hareketinden tam olarak kopmamisti. Avrupa´da Geceleri engellediler. Bunun nasil oldugunu Sayin Selim Çürükkaya açikladi. Kendisini kutlarim. Keske bu konuda bilgisi olanlar onun kadar samimi olabilseler.

Burada bir animi anlatmak istiyorum. Saniyorum 1992 yiliydi. KAWA Almanya´nin Frankfurt kentinde bir gece düzenlemisti. Ben de Gece organizasyonunda bulunuyordum. Gece´de bir Zaza Gurubu da stand açti. PKK´liler de stand açmislardi. Her ne kadar KAWA da öteki Kürt guruplari gibi Zazalari Kürt olarak görüyorsa da saldirgan bir çizgi izlemiyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde PKK adina stand açanlar, "Eger Zaza standini kapatmazsak kendilerinin saldirip dagitacaklarini" söylediler. O dönem Kürt gruplari zaten PKK karsisinda sinmislerdi. Zaza standini kapattirdik.

Zazalarin ulusal-demokratik davalarini engelleme çabasi her alanda yürütülüyor. Avrupa Birligi Istanbul´da Azinliklarla ilgili bir toplanti düzenliyor. Zaza aydini Faruk Eren de bu toplantiya katiliyor. Faruk Eren istiyorki Azinliklar sorunu tartisilirken Zaza sorunu da konusulsun. Ama Kürt milliyetçileri Faruk Eren´in konusmasini engelliyorlar. Avrupalilarin Zaza sorunundan haberdar olmasini, Zazalarin Kürt olmadiklarini duymalarini istemiyorlar. Saldirilar, tehtidler, hedef göstermeler hep devam etti. Tek tek arkadaslarimiz tehtid edildi. Fiziki saldiriya ugradilar. Almanya´nin Bremen kentinde yurtsever bir arkadas ölesiye dövüldü. Kürt Gazete ve Dergilerinde "Zazalarin halis-muhlis Kürt olduklari" yönünde ardi-arkasi kesilmeyen yazilar tefrika edildi. Bunu sadece PKK degil, hemen hemen bütün Kürt Parti ve Örgütleri yaptilar. Son zamanlarda bu saldirilarda nispi bir azalma var. Ancak iddialarindan vazgeçmis degiller. Arada sirada tekrarliyorlar.
Türk milliyetçileri ise Zazalarin Türklügünü ispatlamak için yaptiklari çalismalara hiç ara vermediler. Türk milliyetçiligi Zazalara karsi çok sinsi bir politika izliyor. Zazalara karsi bir devlet siyaseti olarak, Zazalarin Kürt olmadigi tekrarlaniyor. Ama her vesile ile Zazalarin Türklügü savunuluyor. Kürtleri asimile edemiyecegini anlayan Türk devleti Zazalara yönelik asimilasyon politikasini sistemlestirdi. Müslüman Zazalari Islamci-Türkçü parti ve guruplar araciligiyla, Alevi Zazalari Bektasilik araciligiyla Türklestirmek istiyor. Hikaye uzun....

Zaza Yurtseverligi homojen bir hareket degil. Bu çok normal. Içinde farkli egilimleri barindiriyor. Aslinda Ulusal-demokratik Zaza hareketi henüz olusum asamasinda. Örgütlenme ve politik talepler alaninda zaman zaman saglanan gelismeler kalici olamadi. Öte yandan Zazalarin farkli inanislara sahip olmasi baslangictan itibaren ortak ulusal-demokratik mücadelenin önünde asilmaz bir sorunmus gibi gösterilmek istenildi. Yurtsever Zaza hareketi de bu konuda kendi içinde istenilen düzeyde bir açilim gelistiremedi. Burada iki egilimden bahsedebiliriz. Bir egilim, Alevilik, Müslümanlik o kadar önemli degildir. Hepimiz Zazayiz. Zazalarin kendilerini degisik isimlerle adlandirmalarini unutmaliyiz. Türkler, Kürtler böyle yapti. Bizde ayni yoldan yürümeliyiz, diyor. Ikinci egilim ise baslangicta Desmala Sure tarafindan temsil ediliyordu. Sonradan farkli kesimler de benzeri bir rotaya girdiler. Bu görüse göre ise, Müslümanlik-Alevilik bölünmesi çok önemlidir. Öncelikli sorun budur. Etnik köken, ayni dili konusmak bir yakinliktir. Ama ortak politik örgütlenme için yeterli degildir. Aleviligin esas olarak Dersim´de temsil edilmesinden hareketle bu kesim kendini Dersim´le de özlestirmek istiyor.

Bu iki kesimin disinda üçüncü bir anlayis gelisti. Politik tartisma ve hazirliklarin sonucu ifadesini Serbestiye´de buldu. Serbestiye´nin görüslerini kendi Internet sitesinden takip edebilirsiniz. Serbestiye yeni bir ulusal-demokratik çizgi gelistirmek istedi. Bu çizgiyi söyle özetleyebiliriz. Zazalar iç kültürel-inanç farkliliklarini inkar etmemelidirler. Halkin kendini isimlendirmesini esas almaliyiz. Farkliliklari kaldirmak yerine, farkliliklarla birlikte yürümeli, dini, kültürel farkliliklari ulusal bilesenlerimiz olarak görmeliyiz. Serbestiye bu anlayis çerçevesinde politik talep olarak da Alevi ve Müslüman Zazalar için Iç Otonomi önermisti. Baslangiçta önemli bir destek gören Serbestiye, sonradan bu destegi yitirdi. Gelinen yerde politik çalismasi çok zayiflamistir. Ortak politik örgütsel çalismanin yerine, bireysel-bölgesel insiyatifler öne çikmis bulunuyor.

Ilk yillarda Zaza Yurtsever Hareketine daha çok Kürt milliyetçileri saldiriyordu. Kürt partileri daha çok da Zaza kökenlileri kullanarak bize karsi akla hayale sigmayacak saldirilarda bulundular. Bunlarin saldirilarina gerekli cevaplar verildi. Artik Zazalara yönelik eski teorilerini yüksek sesle savunamiyorlar. Lehçe teorisi iflas etti. Simdi tartismadan kaçarak, Zaza sorununu unutmak istiyorlar. Böylesi onlar için daha iyi. Internet´in yayginlik kazanmasiyla birlikte yeni saldirilarla karsilasmaya basladik. Bu seferki saldiri çok ilginc. Zaza karsitligi yapanlarin bir kismi eski arkadaslarimiz. Bazilari da simdi saldirdiklari arkadaslarin çalismalarinin sonucu olarak Türk ve Kürt siyasetinin yörüngesinden çiktilar. Tam olarak çiktiklari da söylenemez. Bunlar Zazalara yönelik güçlü önyargilarini terk etmis degiller.
SAİT ÇİYA

HEDEFTEKI DIL:ZAZACA

HEDEFTEKI DIL

Ulusal esitsizliklerin, ulusal baskinin oldugu ülkelerde, egemen ulus öteki dil ve kültürleri yasaklamis veya baski altina almistir. Ulusal baskinin ve giderek inkarin en tipik, en uç örneklerinden birisi Türkiye´dir. Bildigim kadariyla dünyanin hiç bir yerinde ulusal baski ve esitsizlik Türkiye´de uygulanan modele benzememektedir. Türk modelini orijinal yapan sey, Türkler disindaki uluslarin her seyiyle yok sayilmasidir. Örnegin yakin zamana kadar Zaza, Laz, Kürt, Gürcü, Hemsin... yoktu. Bu ulusal topluluklarin hepsi Türk boyu sayiliyordu. Profesörlerin ve daha çok da Sikiyönetim Savcilarinin uzun uzun anlattiklari "Dag Türkleri" tezini hatirlatabilirim. Yine Türkçe disindaki diller "Türkçenin lehçesi, agzi, sive, eski Türkçe" diye tanimlaniyordu. Zazaca, Lazca, Kürtçe Türkçe´nin lehçesi olunca, Zazalara, Lazlara, Kürtlere, ayni sekilde öteki halklara da ana Türkçe´yi ögrenmek kaliyordu. Dogrusu buna mecburdular. Ne ala, ne güzel! Olmayan bir seye ne baski uygulanabilir ve ne de olmayan bir seyin özgürlügü istenebilir. Bunun için uluslararasi toplantilarda Türkiye´ye öteki dil ve kültürlere niçin baski yapiyorsunuz, hiç degilse kültürel özgürlügü biraz genisletin denildiginde, cevap hazirdi. Bizde farkli ulusal topluluklar yoktur. Dini bir, dili bir, bir toplumuz... falan filan. Disarda böyleydi, içerde de "dis parmak teorisi" ile izah edilirdi. Buna ragmen itiraz ettin mi, kendini Sikiyönetim veya Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcilarinin karsisinda bulurdun. Bugün de çok sey degismis degil.

30 Kasim 2004 de "Türkçe disindaki dil ve lehçelerde Televizyon yayini" basladi. Ilginç olan "yerel dil ve lehçe" tanimlamasiydi. Bildigim kadariyla bu tanimlamaya ciddi bir itiraz olmadi. Hangi lehçe, kim kimin lehçesi? Devlet kendi lehçe teorisini canli tutmak, eger sartlar el verirse yeniden uygulamak için lafi gedigine, siyaseti yoluna koymustu. Kürt Ulusalcilari ise kendi lehçe teorisi devlet eliyle teyit edildigi için memnundular. Ötekilerin zaten gücü yok. Bir-iki de türkü çaldin mi, al sana Türk usulü özgürlük.

Bu kadariyla kalsa iyi. Zazaca´yi basin dili haline getirip Zazaca´nin özgürlügü için mücadele eden Munzur’da Zazaca´nin lehçe sayilmasina bilerek ya da bilmeyerek zemin oluyor. Son sayilarda çesitli yazi ve haberlerde "Kürtçe´nin Zazaca lehçesi" ibaresi sikça tekrarlaniyor. Gerçi Zazaca´nin lehçe olmadigi tezi de yer aliyor. Ama her halde lehçeciler de küsmesin diye satir aralarina onlarin tezleri de yerlestiriliyor. Belki de iki cepheyi birlestirmek istiyorlardir. Eger bu "farkli düsüncelere özgürlük" anlayisiyla yapiliyorsa, o zaman Zazaca ve Kürtçe´nin, Türkçe´nin lehçesi oldugu görüsüne de yer verilmelidir. Nihayetinde bu da bir görüstür. Zaten lehçe teorisinin mucidi Türk milliyetcileridir. Adamlarin hakkini yememek lazim.

Lehçe teorisini uzun uzun tartismamiza gerek yok. Türkler disindaki halklar son 80 yilda bunu aci bedeller ödeyerek yasadilar. Kürtler öteki ülkelerde de yasadiklari ve nispeten daha çok nüfusa sahip olduklari için, diger halklara göre asimilasyondan daha az etkilendiler. Ayrica her zaman canli olan Kürt Ulusalciligi bu süreci engellemeye çalisti. Ve gelinen yerde bunu büyük ölçüde durdurdu. Öteki halklar bir yana Zazalar asimilasyondan en büyük payi aldilar. Bunun bir çok nedeni var. Kisaca söyle açiklanabilir.
Zaza ülkesi Kürt ve Türk cografyasinin arasina sikismistir. Zazalara göre nufus, siyaset, ekonomi yönünden güçlü olan Kürtler ve Türkler Zaza uluslasmasini olumsuz yönde etkilemekteler. Türk milliyetcileri açisindan öncelikli olarak Zazalarin asimilasyonu hedeflenmistir. Zazalarin bu siyasete Qoçgiri’de, Dersim’de, Piran’da sert sekilde itiraz etmeleri, siyasal-askeri saldiriyla bastirildi. Zaza halki Ermenilerden sonra en büyük fiziki yarayi almistir. Fiziki tasfiye, ulusal yapida onarilmasi zor yaralar açmistir. Ulusal kültürün tasiyicilari olan, bir anlamda halkin hafizasi olan aydinlar, önderler ya öldürülmüs ya da susturulmuslardir. Alevi Zazaligin kalbi Dersim’den onbinlerce insan Batiya, Türk nüfusunun içine sürgün edilmistir. Askeri-siyasi saldiri, kültür asimilasyonu ile devam ettirildi. Planli olarak okul-kisla eliyle yürütülen kültür emperyalizmi amacina ulasmak üzeredir.
Zazalarin inkar ve asimilasyonunu hedefleyen Türk ve Kürt milliyetçiligi Zazalarin içinden küçümsenmiyecek bir kesimi kendi siyasetlerinin savunuculari durumuna getirmistir. Zaza kökenli bir çok aydin, yazar, sanatçi ZazaTürkü ya da ZazaKürdü saçmaliginin hareretli temsilcileri olarak piyasada boy göstermekteler. Zazalarin inanç boyutunda alevi ve sunni olarak bölünmeleri de ortak ulusal gelismeyi olumsuz yönde etkilemistir. Ki hala etkilemektedir. Dahasi Türk-Islam sentezi siyaseti ile Bektasi Aleviligi anlayisiyla Türk siyaseti de burada önemli bir rol oynamaktadir.
Zaza uluslasmasinin gelisimini kisa bir yazida anlatmak mümkün degil. Soruna dil açisindan yaklasildiginda, Zaza dili büyük ölçüde yasli nesilin dili haline gelmistir. Yeni nesil önemli ölçüde diline yabancilasmistir.

Ulusal çeliski ve esitsizliklere çözüm aranirken Zazalarin durumu nedir? Avrupa Birligi vesilesiyle nispeten yeni bir rotaya girme egilimi gösteren resmi siyaset Zazalar açisindan fazla bir sey ifade etmemektedir. Türk milliyeciliginin öncelikli olarak Zazalari asimilasyon etme anlayisi degismemistir. Dahasi buna Kürt ulusalcilarinin Zazalari Kürtlestirme siyaseti ilave olmustur.

Bu noktada lehçe anlayisi çok önem kazaniyor. Lehçe teorisi laf olsun diye savunulmuyor. Lehçe teorisi sadece dilimizin tarihsel geçmisini inkar etmiyor, bugününü ve gelecegini de ipotek altina aliyor. Dilin özgürlesmesini engelliyor. Bu tespit ayni öçüde olmak üzere Türk ve Kürt lehçe siyaseti için geçerlidir. Belki de bazilari diyebilir ki, Kürt Lehçe Teorisi Türklerinki gibi degil. Ne yazik ki böyle düsünenler ya safdillikler -(Ma zonê xode vanime, mordemo bê kav)- ya da dersini iyi çalismislar, bir halkin önce nereden bitirilebilecegini biliyorlar.

Munzur okuyuculari biliyor ama, ben yine de bir-iki hatirlatma yapmak istiyorum. PKK Besinci Kongresinde Kürt lehçelerinin birlestirilerek ortak bir dil olusturulmasi kararini aldi. Sayin Öcalan MED TV de bir soruya verdigi cevapta bu ortakligi söyle açiklamisti: "% 50 Kurmanci, %40 Sorani, %20 Zazaca´yi temel alarak (aslinda Zazaca’ya % 10 kaliyor) ortak bir dil olusturulmalidir" Eger bu anlayis hakim olursa dili karistirmak için çok ugrasmaya gerek yok. Kurmanci ve Zazaca %30´a kadar birbirine yakin. Kurmanciyi alsinlar, gerisini Soranlarla aralarinda hallederler. Bu yüzde isi epey karisik, faiz hesaplarina döndü. Isi erbabina birakalim.
Yurtdisinda toplanan Sürgünde Kürdistan Parlementosu, Zazaca’nin devlet dili olmasina karsi çikti. Çünkü Zazaca, Kürtçe’nin lehçesiymis. Zazalar da Kürtmüs. Her ulusun bir resmi dili varmis. Kürtlerinki de Kurmanciymis. Lehçe teorisi inkar anlamina gelmez diyenlere, kapi gibi Parlemento kararini hatirlatirim. Paris Kürt Enstitüsü Hevi adiyla çikardigi dergide, Zazaca’nin edebiyat dili olarak kullanilmasina karsi çikmisti. Onlara kalirsa bu Kürt uluslasmasina zarar veriyordu. Zazaca folklor dili olarak kalmaliymis. Yani, adamlarin gülmesi için bir-iki fikra derlenmeli (-Diyarbakir Zazalari ile ilgili olarak anlatilan kurbaga-ekmek fikrasina nasil güldüklerine sahidim. Görmediyseniz, anli-sanli Türk aydinlarinin Temel fikralarina gülüsünü hatirlayin. Fazla izaha gerek yok. Baglantiyi siz kurun-), dilanlarda oynamalari için bir-iki de türkü derlenmelidir. Gerisi tehlikelidir. Zamaninda Roj Gazetesi’nde beraber çalistigimiz bir Kürt aydini Zaza dilinin de Kürtçe gibi özgür olmasi gerektigini savundugum için, kendisine ayrilan genis kösede Bölge Valisinin de böyle düsündügünü söyleyip, isi sonuca baglamisti. Canim anlayin iste Kürt aydinlari sadece lehçe teorisini Türklerden devir almadilar, parmak teorisini de birlikte aldilar. Dogrusuda bu zaten. Kopya yaptin mi, teori ve siyaseti bütün ayrintilari ile kopyalayacaksin. Adamlar aslina bagli kaliyorlar.

Lehçe teorisinin vardigi yeri anlamak için Güney Kürdistan’a bakmak gerekiyor. Güney’de uzun yillar Khurmanclar da Sorani ögrenmek zorunda kaldilar. Ancak KDP-Yekiti çarpismasindan sonra Baxdinan’da Kurmanci ögrenimin önü açildi. Tabi Kurmanclar siyasi ve askeri olarak örgütlüler. Soran milliyetcileri isteseler de bunun önünü alamazlar. Ayrica Soranki ve Khurmancki arasindaki iliski de Zazaki ve Khurmancki arasindaki iliskiye benzememektedir. Esas dikkate alinmasi gereken Hewraman bölgesidir. Bölgenin en eski halki olan Goranlar Kürt milliyetçileri tarafindan Kürt, dilleri de Kürtçe’nin lehçesi sayilmaktadir. Yaklasik 15 yildir Kürtler kendi devletlerini olusturdular. Goranlar hem Arap yönetimi döneminde ve hem Kürt yönetiminde Kürtçe (-bölgede Soranlar güçlü oldugu için Soranca-) ögrenmek zorundalar. Egitim-ögretim, basin-yayin, devlet dili Soranca’dir. Kendi dillerini evlerinde (-eger unutmamislarsa-) konusabilirler. Goranki bitisin esigine gelmistir. Kürt Devletinin kurulmasi, Goranlarin ulusal asimilasyonunu hizlandirmistir. Goranlar artik isteseler de bu gidisi durduramazlar.
Lehçe teorisinden azbuçuk haberdar olanlar bilir. Zazalar ve Goranlar birbirilerinin üstüne sayilmaktalar (Günahi varsa sayanlarin boynuna olsun). Uzun uzun düsünmenize gerek yok. Güney’de Goranlarin basina gelen, bizim için de planlanmaktadir. Hala daha süpheniz varsa Kürt Ulusal Hareketinin yarattigi alanlarda Zazaca’nin durumuna bakabilirsiniz.
Unutulmamali ki yaklasik 25 yildir Zaza aydinlari, Zazalar’a ait ulusal kurumlar, Zazalari Kürtlestirme siyasetine karsi çikiyorlar. Biraz da bunun etkisiyle ara-sira Zazacaya yer veriliyor. O kadar da olacak. Devlet de yarim saatla basladi. Bize Türklerden yarim saat, Kürtlerden de bir saat yeterlidir diyorsaniz (-beni günahiniza ortak etmeyin-), onu da siz bilirsiniz.

Mehmet Dogan´in kulaklari çinlasin. Bir konusmamizda söyle demisti. 38’den kurtulanlar Türkçe’yi ögrenene kadar odacilik, hamallik gibi alt meslek guruplarinda ezildiler. Biz ve bizden sonrakiler de Kürt yönetimi kurulursa Kürtçe’yi ögrenip gerçek Kürt oluncaya kadar Diyarbakir’da hamallik ve ayakkabi boyaciligi yapmak zorunda kalacagiz.

Belki de bazilari neden genelleme yapiyorsun. Bütün Kürtler böyle düsünmüyor diyebilir. Böyle düsünenler yanilmaktalar. Ne bir Kürt siyaseti ve de bildigim kadariyla ne de bir Kürt aydini Kürt lehçe teorisine, ZazaKürdü anlayisina karsi çikmamaktadir. Kürt aydinlari, Türk aydinlarini, demokratlarini Kürt sorununda tutarli davranmadiklari, Kürt özgürlügünü savunmadiklari için elestirmekteler. Bu elestiri bir yere kadar haklidir. Peki ama kendileri için özgürlük isteyen Kürt aydinlari, bu özgürlügü Zazalar’a neden istemiyorlar? Bu ne biçim özgürlük anlayisi? Bunun Türk modelinden farki ne? Bilen varsa açiklasin, bizde ögrenelim. Ola ki bazilari da söyle itiraz etsin. Kürt iktidari yok ki, Kürtler Zazalari ezmiyorlar ki, elestirilecek, karsi çikilacak bir durum yok. Biliniyor ki bir akimin, grubun muhalefetde yaptiklari, iktidarda yapacaklarinin habercisidir. Adamlar muhalefetde böyle yapiyorlarsa, iktidarda neler yaparlar, varin siz düsünün.

Lehçe teorisi kim tarafindan savunulursa savunulsun, inkar ve asimilasyonun teorisidir. Demokrat olan, özgürlüklerden yana olan her kes bu anlayisa karsi çikmalidir. Cezayir´de Berberiler, Güney Kürdistan’da Goranlar, Türkiye’de Zazalar, Kürtler ve öteki halklar bu siyasetin hedefi haline gelerek yok olmanin esigine geldiler. Bu siyasetin Kürt versiyonunu Zazalar üerinde yeniden denemek istemek çilginliktir.

Ama biz kendimiz dilimizin tasfiyesine, yok sayilmasina daha fazla duyarli olmaliyiz. Dilimiz yok edilirse biz de her seyimizle yok edilecegiz. Dinimiz de, kültürümüz de, halk olarak özgürlügümüz de dilimize baglidir. Friedrich Wilhelm´in dedigi gibi, "(Kisinin)... gerçek ülkesi dilidir."

13 Mayıs 2016 Cuma

ZAZALARIN DEMOKRATIK HAKLARI VE ASIMILASIYON IDEOLOJILERI

 ZAZALARIN DEMOKRATIK HAKLARI VE ASIMILASIYON IDEOLOJILERI

Basindan aldigimiz informasiyolara göre Artuklu Üniversitesi, Zaza televizyonunu ve Zaza Dili´nin okutulmasinin statüsü konusunda devletin ilgili organlarina görüs, bildirmis,. Özetle Zaza Dili´nde yayin yapacak bir tv. kanalini, Tunceli ve Bingöl Üniversitelerindeki Zaza Dili bölümlerini Kürt milliyetçiliginin yedegine sokma, Kürt asimilasiyon ideolojisini, resmi Türk asimilasiyon ideolojisi gibi resmiles,tirmeye çalis,mis,lardir.
Bu haliyle Artuklu Üniversitesi bilim adina konus,amaz. Kürt milliyetçiliginin mas,asi olma statüsüsünü as,amayan bir üniverstenin, Zaza halki ve Zaza Dili konusunda bilim adina konus,masi ayiptir. Çünkü Zaza tarihi ve Zaza Dili hem bu üniversitenin uzmanlik alani degildir. Çünkü bu üniversitenin, Zaza Meselesini bilim is,iginda ve tarafsiz aras,tirmak s,eklinde bir hedefi yoktur. Çünkü bu üniversite, asimilasiyon ideolojisiyle Zaza halkini kürtles,tirme is,inin pes,indedir.
Gerçek bilim adami sifatiyla, yani bilim adina hareket eden bir insanin, tarihi ve halihazirdaki olgulari asla görmezlikten gelemez. Görmezlikten gelirse, yani inkar ederse, dr. prof. ünvanli da olsa bilim adami olmaz. Yalan politikalari, bilimmis, diye algilama gücü zayif kitlelere s,iringa ederse, adina çalis,tigi yüksek okula da, genel olarak bilime gölge düs,ürür. Böyle bilim kurumunu politikaya alet ederek is, yapma belki kisa süreli sadece toplumun küçük bir kesimini mutlu edebilir. Ancak üniversitelerin alet edildigi yalan ve yanlis,lar, uzun vadede o ülkede yas,ayan insanlara iflahi zor zararlar verir.
Bilim adina toplumlari yanlis,a yöneltmek insanlik suçudur. Bunu Nazilerin prof. ve doktorlari yapti. I.nsanlik suçu is,lediler. Fas,ist Nazi Almanyasinda bilim adina, ari mi, degil mi diye kafatasi ölçen prof. dr. birçok kis,iyi zaman yargiladi ve tarihin çöp kutusuna atti. I.nsanlik bugün onlari as,agilayarak ve nefretle aniyor.
Ülkemizde birçok sözde prof., dr., ordinalüsprof. ünvanli kis,i, Türkiye üniversitelerinde bilim adi altinda, Türkler dis,indaki diger kadim Anadolu halklarinin etnik kimligini ve dillerini uyduruk tezlerle inkar ettiler. Yalan yayarak Anadolu halklarini yanlis,a yönelttiler. Anadolu halklarinin biribirlerine saygi, sevgisini ve bir arada baris, içerisinde yas,amasini bozdular. Bu kis,iler, icraatlariyla insanlarin milletini ve vatanini sevme duygularini kis,kirtip kötüye kullanarak halklar arasi fanatik kan davasi yaratmaya çalis,tilar.
Çünkü Türkiye okullari ve üniversiteleri, tek dil ve tek millet için, bilim yerine Türk s,ovenizmi, fanatik ve fas,izan Türk milliyetçiligi üretti. Etki, tepkiyi dogurdu. Ülkemiz cehenneme döndü. Bu kargas,a ve iç savas, ortaminda, Türkler dis,indaki diger halklarimiz ve en çok sahipsiz ve savunmasiz Alevi Zazalar ve genel olarak Zaza halki, tamiri çok zor zararlar gördü.
Türkiye Devletinin asimilasiyoncu fanatik milliyetçiliginin dün Zaza, Kürt Kurmanc) ve diger Anadolu halklarina yaptigi uygulamayi, s,imdi örgütlenmis, olan fanatik Kürt milliyetçiligi, Zaza halkina uygulamaya çalis,iyor. Kürt milliyetçileri, yillardan beri bir yandan sahipsiz ve örgütsüz Zaza potansiyelini, Kürt milli amaçlari için kullaniyor ve diger yandan Zaza Kimligini ve Zaza Dili´ni inkar etmeye çalis,iyor.
Zazalar hiç bir zaman ve hiç bir yerde Anadolu halklarinin etnik kimliklerine ve dillerine düs,manlik yapmamis,tir. Ancak Kürt milliyetçiligi de Zaza ülkesini is,gal etmis,, her firsatta kadim Zaza Dili´ni Kurmanci´nin lehçesine indirgeyip as,agilayarak Zaza Dili´nin öldürülmesine çalis,iyor. Bu nedenle nasil ki Türk asimilasiyon ideolojisi halklarimizin düs,maniysa, s,u andaki Kürt asimilasiyon ideolojisi de o kadar Zaza halkina ve Zaza Dil´ine düs,mandir.
Zaza halki ve Zaza yurtseverleri de hem kendi halkinin ve Anadolu halklarinin özgürlügü ve demokratik haklari için mücadele etti ve çok bedel ödedi. Zazalar, demokrasi ve özgürlük mücadeleleri boyunca hiç bir zaman Kürt etnik kimligini inkar etmemis,, Kürt halkinin da demokratik haklarini savunmus,tur. Ancak maalesef Zaza etnik kimligini kabul eden, Zaza Halkina ve Zaza Dili´ne özgürlük isteyen, Kürt asimilasiyon ideolojisini eles,tirip kars,i çikabilen bir Kürt yazari çizeri yoktur.
Asimilasiyon ideolojileri, iktidar sahiplerinin mensubu olduklari halkin, ayni topraklarda yas,ayan ancak iktidarda olmayan diger halklardan her bakimdan üstün kabul edilmesi temelinde olus,uyor.
Bir halkin, diger bir halktan her bakimdan üstünlügünü savunmak ve bu dogrultuda icraat yapmak irkçiliktir. Bu nedenle Türk ve Kürt asimilasiyon ideolojileri irkçidir ve irkçilik red edilmelidir.
Demokrat ve ilerici güçler, her türden asimilasiyon ideolojilerine ve irkçiliga kars,i durmali ve Zaza halkini baski ve asimilasyona kars,i savunmali; Kürt milliyetçileri tarafindan yogun bir s,ekilde yürütülen Zazalari kürtles,tirme seferberligini mahkum etmelidir.
I.nsanim diyebilen her kes, insanliga zarar veren bu hastaliklari, her yerde ve her ortamda kesin red etmelidir.
Zazalar, kendine özel dili ve kültürüyle kendi bas,ina bir halktir. Günes, nasil çamurla sivanamiyorsa, her türden s,iddet ve yalan propagandalar da asla bu gerçegi ortadan kaldiramaz. Halkimiz uyaniyor. Zaza milli bilinci gelis,iyor. Zaza halki mücadele ederek demokratik haklarini alacaktir.

ZAZA KİMLİĞİNE BAKIŞ

OSMANLI, TÜRK VE ERMENILERIN ZAZA KIMLIGINE YAKLASIMI

Osmanli 16. yüzyilda, Osmanli-Kürt Ittifaki çerçevesinde Dogu ve Güneydogu Anadolu´yu Kürt derebeylerine teslim etmis. Karsiliginda Kürt derebeylerinden Osmanli devletine baglilik ve savaslarda asker vermesini sart kosmustu. Ancak Kürt derebeylerinin milis güçleri, Dogu´daki Zaza, Ermeni, Yezidileri tamamen kontrol edemiyordu. Osmanli-Kürt Ittifaki, özellikle Zazalarin kontrölündeki bölgeler üzerinde kesin bir kontrol saglamak amaciyla kati Prusya askeri disipliniyle yetisen Alman generali H. v. Moltke´yi 1835 ile 1839 yillari arasinda bu bölgelerde görevlendirdi. H. v. Moltke komutasinda halkimiza yapilan katliamlar, „Moltke Briefe“ ve „Biografie Moltke“ kitaplarinda anlatilmaktadir.
Kürt derebeyleri, Osmanli/Alman silahi ve lojistik destegiyle birzat Abdulhamit tarafindan sadece Kürtlerden olusturulan 60000 dolayindaki Hamidiye Alaylari sayesinde Dogu ve Güneydogu Anadolu halklarini haraca baglamis; etnik ve dini kimligi farkli olan halklari sürekli takip ederek katliamlar yapmistir.
Osmanli-Kürt ve Türk-Kürt Ittifaklarinin ortaklasa yaptiklari1915 de Ermeni ve 1937/38 de Dersim Alevi Zaza Soykirimlari, estirdikleri sinirsiz ve hayasiz zulümlerinin doruk noktalaridir.
Bu 500 yillik sürekli zulüm neticesinde milyonlarca insan heder olmus, hayatta kalmak için dinini ve dilini degistirmis, kendi hakiki geçmisiyle bag kuramaz hale gelmistir.

Osmanli, Dogu ve Güneydogu Anadolu´nun yönetimini Kürt siddetinin kontrölüne terkederken, Osmanli-Kürt Ittifagi geregi Dogu´da Hiristiyan olmayan halklarin hepsini (Yezidiler, Zazalar) Kürt göstermistir. Bati´ya, özellikle Istanbul´a gelen ve ancak Osmanlica/Türkçe kendilerini ifade edemeyen Zazalarin hepsi Kürt olarak damgalanmstir.
Siddet uygulayarak Anadolu´ya hakim olmaya çalisan Osmanli ve ardili Türk devleti, çikarlari geregi uyduruk olan bir tarih yazdirmislardir. Osmanli ve Kürt derebeylerininin sistematik zulümü altinda belini dogrultamayan Zaza halki örgütlenememis ve kendi tarihini yazamamis; bu nedenlerden halkimiz için bugün tarihi meseleler bulanik hale gelmistir.

TÜRK DEVLETI

Osmanli´dan sonra iktidar olan Türkler (Türkmen, Çerkez, Abaza, Çeçen, Arnavut, Dönme Rumlar, Dönme Yahudiler v. d.) da Zazalari Kürt göstermeyi Osmanli´dan devr alarak kullanmistir. Özellikle Kemalizm tarafindan bilgi kirliligine bogulan halklarin hemen hepsi Zazalari Kürt göstermistir. Bugün bile Türk devlet adamlari, yazari çizeri, basini yayini, üniversiteleri, askerleri, Tunceli ve Bingöl gibi Zaza halkinin çogunlugu olusturmakta oldugu bölgeleri anlatirken, oradaki olaylari yorumlarken halkimizi bilinçli olarak ya Turkmen ya da Kürt göstermektedirler.
1. Çünkü Türk devletini olusturan güçler, Zaza halkinin, Zaza Kimligi etrafinda örgütlenmesini hep engellemis ve bugün de engellemek istiyor. Türk devleti, asagilamak ve dolayisiyla kiymetsiz göstermek amaciyla Ortaçag´in Ebusuud Fetvasina paralel Zaza halkinin Alevi kesimini dinsiz, cahil ve mum söndüren anlaminda “kizilbas” olarak sifatlandirtmakta ve gene asagilatmak amaciyla Zaza halkini cahil anlaminda’kürt’e dahil ettirmektedir.

2. Çünkü devlet, Zaza halkinin, Zaza Kimligi etrafinda örgütlenmesini engelleyerek Zaza Dili ve kültürünün ölümüne zemin hazirlamak istiyor.

3. Devletin geçmisi aydinlatmasi gerekirken tersine belirli kesimlere Aleviligi, Sunniligi ve sosyalizmi de kullandirtarak olusturdugu bilgi kirliligi ile Zaza insanin kafasini karistirmaktadir. Bu sekilde kafasini alak bulak ettigi Zaza potansiyelini ucuzun ucuzu olarak Türk milli çikarlari için kullanmak istiyor.
Türk devletini olusturan güçlerin, Zazalar gibi Hiristiyan olmayan Anadolu halklarini habire Kürt göstermesi tarihi ve sosyal gerçeklerle bagdasmiyor ve bilimsel degildir. Amaçli, uyduruk, yalan tarih yaziminin dogurdugu bir yanlistir. Bu yanlisla Türkler, Zazalari zorla milliyetçi Kürt örgütlerinin potasina itmektedirler. Bu yanlis Türkiye devletinin parçalanmasinin nedenlerinden birini teskil edebilir. Çünkü Türk devletini olusturan güçlerin, günümüz sartlarinda Zaza halkini Kürt göstermesi, en çok milliyetçi Kürt örgütlerine kan vermektedir. Dogrusu 6-8 milyonluk Zaza potansiyelinin, küçük bir kesiminin dahi milliyetçi Kürt örgütlerine sempati göstermesi ve destek vermesi halihazirdaki Türk devletine zarar verir.

MILLIYETÇI KÜRT ÖRGÜTLERININ TUTUMU

Milliyetçi Kürt örgütleri, Zaza halkinin varligini istemiyor ve her firsatta inkar ediyorlar.
Kürt örgütleri, Zaza Dili´ni Kürtçe´nin lehçesi; Xarpet, Sevaz, Dêsim, Çewlig (Bigöl) gibi Zaza halkinin yogun yasadigi bölgeleri Kuzey Kürdistan; 1919/21 Qoçkiri, 1925 Çewlig direnislerini Kürt direnisleri ve 1937/38 Dêsim Alevi Zaza Soykirimini Kürt Soykirimi gösteriyorlar.
Oysa bu felaketler Zaza halkinin milli acisini teskil etmektedir. Mesela 1937/38 Soykiriminda tek bir Kürdün burnu kanamamistir. Bu soykirim etnik olup yalniz ve yalniz Alevi Zazalara uygulanmistir. Soykirim taniklarinin elimizdeki ses kayitlarina göre bu soykirimda Kürt askerler de rol almistir. Bu gerçeklere ragmen Kürt örgütleri, Zaza milli acisini Kürt milli acisi göstererek, acimizi Anadolu ve dünyada Kürt milliyetçiligi için propaganda malzemesi yapmaktadirlar.
Kürt örgütleri, ‘Kirmanc’, ‘Kirmançi’, ‘Kurmanc’ kavramlarininin ayniligini kötüye kullanarak bir kargasa olusturmuslardir. Amaçlari, bu yolla Zazalari kandirarak kendi çikarlari için kullanmaktir. Oysa dogrusu ‘Kirmanc’, ‘Kirmançi’, ‘Kurmanc’ sifatlandirmasi Zazaca ve Kürtçe degil, Ermenice´dir. Bu sifatlandirma çok gerilere gidiyor. Etnik bir tanimlama degildir (bak. Ermenilerin Zaza Kimligine Yaklasimi).
Bilindigi gibi Veteriner Nuri de, ‘Der-sim’ adi üzerinde yapmis oldugu ‘gümüs kapi’ kelime oyunuyla Dêsim´in Kürt oldugunu ispatlamaya çalismisti. Ancak Zaza halkina çok zarar verdikten çok yillar sonra kitleler tarafindan bu savsata anlasilabildi. Günümüzdeki Kürt örgütleri, ayni zihniyeti ‘Kirmanc’, ‘Kirmançi’, ‘Kurmanc’ kelimeleriyle sürdürmeye çalisiyorlar.

Devlet Dêsim´i bosaltmak istiyordu. Nedeni ne olursa olsun, sonuç itibariyle Kürt örgütleri, devletle birlikte Alevi Zazalarin son otuz yildaki nüfusünün yarisindan fazlasini terör estirerek Dêsim´den kovdular.
Milliyetçi Kürt örgütleri, Zaza bölgelerinde siddet kullanip insanlari gelisigüzel tehdit ediyor, zorla vergi aliyor, kursuna diziyor, sürgün ediyor.
Zaza insani köy ve kasabalarina geri dönüp oralarda yeniden ev yapma ve yerlesme egilimi gösteridiginde, Türk ordusuyla polisi ve dagdaki silahli güçler danisikli dögüs izlenimi vererek bölgede silahli siddeti artiriyorlar.
Zaza insaninin dogup büyüdügü topraklara geri dönmesi bilinçli olarak engellenmektedir.
Kürt örgütleri, Zazalarin kendi etnik kimligini inkar inkar etmesini, kendilerini Kürt, Zaza Dili´ni Kürtçe´nin lehçesi olarak kabul etmesini istiyorlar. Bu mümkün degildir. Çünkü Zaza Dili kadim bir dildir. Zaza halkinin çok gerilere giden bir tarihi ve kültürü var. Hiç bir insan dogmadan önce anne ve babasini seçebilme sansina sahip degildir. Ayni sekilde bir kimsenin sonradan politik nedenlerden kendine bir etnik kimlik seçmesi, aslini neslini inkar etmek ve dolayisiyla haramzadeliktir.
Türk devleti asiri siddet kullanilarak kurulmus. Türk devletini olusturan güçler, fasizmi yücelterek Türkler disindaki Anadolu halklarina ana sütü kadar helal ve o kadar kutsal olan ana dillerini yasakladi. Türklestirmek için son 80 yilda Anadolu´yu dünyanin en büyük hapishanesine çevirdi. Tek dil ve tek ulus için katliamlar ve soykirimlar yapti. Bugüne kadar hiç birinin hesabini daha vermemis. Bu gidisle hesap vermeden parçalanip tarihe karisabilir.
Türk devletini kuran güçleri (Kemalistler) taklit eden siddet yanlisi Milliyetçi Kürt örgütleri, bu fasizmi taklit edecegine, halklarimiza yasatilan zulümden ders almalari gerekmez mi?
Zaza halki, tüm halklarin dillerine, kültürlerine, inançlarina saygili ve tüm halklar için Anadolu´da demokrasi istiyor.

En dogrusu Kürt örgütleri, Zaza halkina baski uygulayacagina, Zaza milli kimligini inkar edecegine, Zaza Dili´ni asagilayacagina, Zaza kimligini taniyarak Zazalarla demokratik ölçüler içerisinde çalismasi halklarimizin kardesligi açisindan daha dogru, hayirli ve kalici olur.

ERMENILERIN ZAZA KIMLIGINE YAKLASIMI

Turkmen, Kürt, Yezidi ve Zazalara göre Ermeniler ve Rumlar Anadolu´nun eski yerlesik halklaridir. Yani Ermeni ve Rumlar, Türk, Kürt, Yezidi ve Zazalara göre göçebe hayata daha önce veda etmis, köy ve kasabalar kurarak, tarla bag bahçe ekerek yerlesik hayata geçmislerdir. Buna karsin Yezidiler, Zazalar, Turkmenler ve Kürtler, Dogu ve Güneydogu Anadolu´da sürülerinin otlanma ihtiyaçlarinin geregi uzun süre konar göçer olarak yasamislardir. Araplar bu halklarin tümünü, Arapça´da göçebe kavraminin karsiliginda “erkrad” olarak tanimlamistir. Ermenilerin de, Yezidi, Zaza, Kürt ve Turkmenleri Ermenice´de göçebe olarak adlandirmis olmasi muhtemeldir.
1. Arsen Yarman´in yayina hazirladigi üst düzey üç Ermeni papazin raporlarini içeren „Palu-Harput 1878“ kitabinin 2. cildinin 144. sayfasinda bu konuya yönelik 184 numarali dipnot söyledir: „Kirmançi, Kürt erkek çocugu demektir. Ermeniler eskiden kizdiklari zaman birbirlerine ‘Kürt mançi, ‘Kürt çocugu’ derlermis. Daha sonra telaffuzu degiserek Kirmançi olmus. Söylence böyle demektedir.”

2. I. Zeki Eyuboglu´nun ‘Etimoloji Sözlügü’nde ‘kir’ kelimesininin etimoljik arkasi söyle tanimlanmis: „Kir I: Sümerce ‘kur’ (kir)dan, kir (yayla, genis ova, çayirlik, yaylim); Grekçe´ye Sümerce´den geçen ‘khora’ (kora, kura) sözcügünün Türkçeye girisi eskidir. Asya Türkçesinde kir (tepe, Çuvasça, Çagatayca) vardir, ilkçag , Sümerce kaynaklidir. Kir III: kir´dan yabanci, el bilis olmayan, kirdan (yaylimdan, yayaladan, baska yerden) gelen ...”

Arsen Yarman´in kitabindaki dipnottan hareketle Ermenice´de ‘manc’ ogul demektir. Gene bu dipnota göre ‘Kir’ Kürt anlamindadir. Dipnotun da söyledigi üzere ‘Kirmançi’ Kürt oglu demektir. Bu adlandirmadaki ‘kir’, Türkçe göçebe kavraminin Arapçasi olan ‘erkrad’in karsiligi olabilir. Yani ‘Kürt oglu’ anlamindaki ‘Kirmançi’ kavraminin etimolojik arkasi ‘güçebe oglu’ olabilir. Ermeniler, o zamanlar tüm göçebelere (Turkmen, Kürt, Zaza, Yezidi) ‘Kir-mançi’ yani göçebe anlaminda ‘göçebe oglu’ demis olabilirler. Çünkü bu sifatlandirma sadece Zaza ve Kürtleri anlatmak için kullanilmamis, tersine bazi kaynaklarda Turkmen asiretlerine de ‘Kirmanc‘ tanimlamasi yakistirilmistir.
„Palu-Harput 1878“ kitabina arastirma ve yorumlari alinan papazlarin üçü de Zaza ve Kürtlerin etnik ve dilleri hakkinda: „Dilleri farkli ancak dinleri ayni Müslümandirlar.“, „Irklari ayri olsa da dinleri ayni Müslümandirlar.“; Zazalar kastedilerek: „Bunlarin dinleri Müslüman olmasina karsin dil ve irk olarak Kurmançi Kürtlerinden farklidirlar.“ tesbitinde bulunuyorlar.
Ermeni papazlarin 1878 yilinda yapmis olduklari tesbitler bugün de geçerli ve dogrudur. Ne var ki bugünkü Ermeni örgütleri ve basini bunlarin tersi hareket ederek, Dêsim Alevi Zazalarini Alevi Kürt ve genel olarak Zazalari Kürt göstermektedir.
Ermeni örgütlerinin, Zaza halkiyla Kürt halkinin, Alman halkiyla Ingiliz halki kadar farkli halklar oldugunu bilmelerine ragmen; bölgede siddet yanlisi Kürt örgütlerinin olasi gazabina ugramamak için Alevi Zazalari Alevi Kürt ve genel olarak Zaza halkini Kürt gösterme kurnazligina kaçtiklari kanisindayiz.
Ermenilerin bu tavri Kürt örgütlerine yaranma oldugundan oportunizmdir. Ermeni halkina hiç bir yarar saglamaz. Zaza halkina saygisizliktir.
Zaza halki, Anadolu´da siddet istemiyor, halklararasi baristan ve demokrasiden yanadir.
Ermeni, Kürt örgütleri ve Türk devleti, büyük Ermenistan, büyük Kürdistan ve Turanistan yayilmaciligi ve hegemonyaciligi hayallerinden vazgeçmedikleri sürece Anadolu´da baris ve demokrasi olmaz. Bu kesimlerin köklü zihniyet degisikligine ihtiyaçlari vardir.


DüNYA NIN İLK AŞK MEKTUBU TüRKİYE DE YAZILDI

DüNYA NIN İLK AŞK MEKTUBU TüRKİYE DE YAZILDI
Milattan önce 2500 lü yıllarda Mezopotamya'da yaşayan Enlil isminde Sümerli bir rahibe, Sümer Kralı Su-Sin'e aşıktı. Sümerlilerin yeni sene bayramında, tesadüfen kralın gözüne çarparak onunla evlenmeğe muvaffak oldu. Evlendiği gün de sevgilisi krala bir şiir yazdı. Gerçek sevginin sembolü olan şiir sarayda o kadar beğenildi ki, daha sonra o devrin en ünlü müzisyenleri tarafından bestelendi ve kısa zamanda halk arasında yayıldı.

Güveyi, kalbimin sevgilisi,
Senin güzelliğin fazladır, bal gibi tatlı
Beni büyüledin,
Senin önünde titreyerek durayım,
Güveyi, seni okşayayım,
Benim kıymetli okşayışım baldan hoştur,
Bağışla bana okşayışlarını,
Benim beyim Tanrım,
Benim beyim baygınlığım,
Enlil'in kalbini memnun eden Su-Sin'im,
Bağışla bana okşayışlarını.

Güzel bir rahibenin 4500 sene önce bir krala çivi yazısıyla taşlara kazıdığı  dünyanın ilk aşk mektubu, İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunmaktadır.

"MARKETİNG" DEDİKLERİ BU OLSA GEREK.

 "MARKETİNG" DEDİKLERİ BU OLSA GEREK. APPLE'İN CIO SU OLMAYA GEREK YOK SANIRIM :)
Ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur.
      Dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde herşey ama herşey
      satılmaktadır.
      Patron sorar:
      - Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
      - Evet köyümde bu işi yaptım. Patronun gözü çocuğu tutar:
      - iyi, yarın başlıyorsun. Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu
      karşısına alır;
      - Evet, bugün kaç satış yaptın??
      - Bir!
      - Ne bir mi? Diğerleri 20-30 satış yaptılar, Nasıl bir? Kaç dolar
      tuttu peki?
      - 320.334 USD dolar?.
      Patron şaşırır ve sorar:
      - Nasıl becerdin bunu?
      - Adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük
      boy bir olta sattım.
      Adama nerede balık tutucağını sordum. Kıyıda diyince bir tekneye
      ihtiyacı olduğunu söyledim.
      Tekne bölümüne indik ve çift motorlu,yelkenli, lüks bir yat sattım.
      Vosvosuyla
      bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım.
      Patron kendinden geçer:
      - Ne diyorsun, bütün bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı
      sattın?
      Genç çocuk cevap verir:
      - Yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti... Ben de ona
      şöyle dedim:
      Haftasonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git.

ATATüRK ZAMANINDA NASIL TORPİL YAPILIRDI ?

ATATüRK ZAMANINDA NASIL TORPİL YAPILIRDI ?
"Yıl 1934, o dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus'tadır. Bakan ise Niğdeli
Abidin ÖZMEN'dir.
Bakan, makamında çalışmaktadır. Kapı çalınır.
Bakanın gür sesi:
"Giriniz!" Atatürk'ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler.
 Konuklara yer gösterir ve zarfı açar. Atatürk'ten gelen bir mektuptur bu:
"Bay Abidin ÖZMEN, Milli Eğitim Bakanı..."
Abidin ÖZMEN zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur:
"Yaver Bey'le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz,bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın..."
Bu, Atatürk'ün bir emridir. Kesinlikle yerine getirilecektir.
Bakan ÖZMEN, Orta Öğretim Genel Müdürünü çağırtır ve şu direktifi verir:
"Yaver Bey'in yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukların Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kaydını
yaptırıp her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine
Atatürk'ün ismini yazdırarak bana getiriniz." der.
Bakanın emri yerine getirilmiştir. Abidin ÖZMEN de kısa bir mektup yazarak Yaver Bey'le Atatürk'e yollar.
Mektubun içeriği şöyle:
"Muhterem Atatürk, Yaver Bey'le göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım.
Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için;
bu çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle
her iki çocuğunda emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım.
Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ekte takdim ediyorum..."
Atatürk bu mektup üzerine, devrin Başbakanı İsmet İnönü'ye telefon ederek:
"Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı." diyerek olayı anlatmış.
İnönü, Bakan adına özür dilemiş.
Atatürk:
"Yok! demiş özür dileme. Çok memnun oldum.Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve
doğruyu gösterebilse."
Tarihi değeri olan ve hiçbir yerde yayımlanmayan bu anının unutulup gitmesine gönlü razı olmayan bakanın

yeğeni yüksek mimar H. Rahmi ÖZMEN, 15.08.1985 günü bu mektubu gazeteci yazar Vahap Okay'a iletir.
O da15.09.1985'te gazetesinde yayımlar."

80LERDE YAŞAMAK

  • 1980li yıllarda hayatinin ilk tecrübelerini yasamıs, ilkokula gitmiş, kenan evren'i, erdal inönü'yü, özalı tanımıs olmak, ajda pekkan'ın alo, michael jackson'in pepsi reklamlarını hatırlayacak kadar sanslı olmak demek Big in Japan, the final countdown , eye of the tiger demek.
  • icraatin içinden demek, semra koy bir kaset de neşemizi bulalım demek.
  • Köprüdemek, ödediğiniz her kuruş verginin yol, su, elektrik olarak size geri dönmesi demek
  • voltran voltran voltran demek , depozito toplamak adına kola şişesi biriktirmek demek , adile naşit ten masal dinlemek demek. debbie gibson, tiffany, jason danovan, sandra,modern talking .vb...dinliyor > olmak...comanchero'nun ve life is lifein sözlerini ezberlemeye çalışmak demek...michael jackson, madonna, samantha fox demek
  • korhan abay,cenk koray,metin milli,ersen ve dadaslar demek.clementine, he man, she ra, transformers demek.
  • okula siyah önlükle gitmek demek. kayahan,nilüfer,sezen aksu, baris manço ile büyümek demek ihtilal cocugu demek köle izaura demek, ziyaretçiler demek!!!! acidçi misin metalci mi demek...
  • moruk demek, herild yani demek, hey corc versene borc demek, olmaz maykil bende de yok cevabini isitmek demek,
  • geriye dönüp baktıkça iç geçirmek demek...
  • yüzyıl içindeki en iyi, en kıyak kuşak. hem eski hem yeni olmak demek.
  • biraz gözü açik bir 80 li yüz yıllık nesil kültürünü bir porsiyonda almış demektir.
  • mahalle ceşmelerinden su icmek, bayramları iple cekmek, cumhurbaşkani denince kenan evreni hatirlamak demek
  • koltuk altında topla okul bahçesine yalnız giderken "nasılsa oynayacak birileri vardır" diyebilmek demek
  • eti kemik geçiyor demek; evden çıkmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çocukluğunu yaşayabilmiş,son dönemin bir üyesi olmak, ne sorusuna zonk cevabi vermekten zevk duymak, , büyüteç ile kağıt yakmak ve siyah kağitların beyaza oranla daha kolay yandığı keşfetmek,
  • 9 voltluk pile dilinle dokunup o eksi ani yasamak, televizyon konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak, 23 nisan çocuk şenliğinde gelen yabancı çocuklara 5 dakikada aşık olmak demek
  • son dersin son 5 dakikasında parkeleri giyip zilin çalmasını beklemek, hurraa kapıya doluşmak, dışarıya pestil olarak çıkmak demek, sinek ilacı arabalarının arkasında bıraktığı bulutta deli gibi dolaşmak demek.
  • kutu kolayıi açtıktan sonra kapağını çekip çıkarıp atmak demek, tipe bak demek, fon müziği laura brannigandan self control olan günler. bakkala gitmenin, sokakta oynamanın, harçlık toplamanın geçerli sayıldığı yıllar demek... her şeye rağmen temiz ve el değmemiş bir hayat demek...sonrasında biz büyüdük ve kirlendi dünya demek.
  • pazar aksamları mecburen yıkanmak ve erken yatmak demek, sesi açıp kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek...
  • yaşayan bilir bunları..ne güzel günlerdi...ne güzel bir çocukluğumuz oldu.
  • özlenmez miii..

HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR

HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR
Padişahın biri ava gitmeye çok düşkünmüş, ava her gittiğinde yanında vezirinide götürürmüş. Bir gün yine ava gittiklerinde av esnasında veziri kazayla padişahın bir parmağını kılıcıyla keser. Padişah acı içerisinde sitem ederken, vezir:
“Padişahım, her işte bir hayır vardır.” demiş. Padişah parmağının da acısının etkisiyle:
“Vezir! Bu işte ne hayır vardır ki?” diye sitem eder ve veziri zindana attırır.
Günlerden bir gün padişah yine ava gider. Yollarını insan eti yiyen bir kabile keser ve herkesi yakalarlar. Ama bu kabile bir kimsenin vücudunda bir noksanlık görünce o kimseyi yemezmiş. Padişahın çevresinde ki herkesi yerler sadece padişah kalır, onun da parmağı kesik olduğu için serbest bırakırlar. Padişah saraya döndüğünde muhafızlara veziri bırakmalarını söyler. Muhafızlar veziri zindandan aldıkları gibi padişahın huzuruna getirirler. Vezir şaşkınlık dolu gözlerle padişahı izlerken padişah vezirin boynuna sarılır ve af diler. Vezirine olan bitenleri tek tek anlatır:
“Nolur beni affet, sen benim hayatımın kurtulmasına vesile oldun, bense seni zindana attırdım.” der.Vezir:
“Padişahım, her şeyde bir hayır vardır. Siz canınızı sıkmayın ben sizi affettim. Sizin parmağınızın kesilmesi kadar benim de zindana attırılmamda hayır vardı.” der. Padişah:
“Sen benim hayatımın kurtulmasına vesile oldun, bense seni zindana attırdım hayır bunun neresindedir?” der. Vezir padişaha şu cevabı verir:
“Padişahım, eğer siz beni zindana attırmasanız ben de o gün ava sizinle gelecektim ve benim vücudumda hiçbir noksanlık olmadığından öldürülecektim. Bu sebeple sizin beni zindana attırmanızda da büyük hikmetler vardır.” der.

Her işin sonunda bir hayır mevcuttur. Unutmamalıyız ki hayırda Allah’ tandır, şer de. Eğer şer gelmişse buna sitem etmemeli, aksine biraz düşünüp şükretmeliyiz.